LİDERİMİZ SAYIN DEVLET BAHÇELİ BEY'İN MEVLİD KANDİLİ MESAJI-26.09.2023
Cehaletin, melanetin, dalaletin, her türlü insani felaket ve mağduriyetin kol gezdiği, dahası zamanın köşe başlarını tuttuğu kapkaranlık bir dönemde Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa dünyaya teşrif etmiş, nuruyla alemleri aydınlatmıştır. Böylelikle manevi hüsran bitmiş, hidayet susuzluğu dinmiştir. Nitekim bu gece kutlu bir doğumu, Cenab-ı Allah’ın rahmet tecellisini müjdelemiştir. Resulullah, akıl ve adaletin, güzel ahlak ve imanın, barı...
GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN AHMET YİĞİT YILDIRIM’IN 12 EYLÜL AÇIKLAMASI-12.09.2023
12 EYLÜL REZALETİN BAŞ NOKTASI ZULMÜN ODAK NOKTASIDIR Peygamber ocağının burcu haline gelen Milliyetçi-Ülkücü Hareket, 12 Eylül 1980’de dış teşviklerle her türlü karanlık müdahale ve muamelelere maruz bırakılmıştır. Ülkücüler, kirli ve alçak kumpas kampanyalarına kurban edilmek istenmiş; ABD menşeli Türk düşmanları Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in Yusuf yüzlü mensuplarını zalimliklerin hüküm sürdüğü bir döneme teslim etmek istemiştir. İçer...
ÜLKÜ OCAKLARI GENEL BAŞKANIMIZ AHMET YİĞİT YILDIRIM TEKNOFEST ALANINI ZİYARET ETTİ
Başkent Ankara’da TEKNOFEST rüzgarı esti. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanımız Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım TEKNOFEST’i ziyaret etti. Genel Başkanımız, BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar ile de bir araya geldi. Genel Başkanımız, alandaki yerli ve milli imkânlarla üretilen savunma sanayi ürünlerini inceledi. Alan ile ilgili yetkililerden bilgi aldı. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet...
GENEL BAŞKANIMIZ AHMET YİĞİT YILDIRIM TÜRKGÜN GAZETESİ'NE ÇALIŞMALARIMIZ HAKKINDA RÖPORTAJ VERDİ
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Türkgün’e verdiği söyleşide bu zamana kadar Türk gençliğine yönelik geliştirdikleri projeleri anlattı. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Türkgün’e verdiği söyleşide bu zamana kadar Türk gençliğine yönelik geliştirdikleri projeleri anlattı. Gençlerin Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefiyle her alanda donanımlı olması için çalışma...
ÜLKÜ OCAKLARI OLARAK "UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ" SİSTEMİNİ GELİŞTİRDİK
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi olarak öğrencilerin eğitim hayatlarına katkı sağlamak üzere Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) sistemini geliştirdik. İlk Olarak Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi’ye tüm detaylarıyla anlattığımız UZEM özellikle deprem bölgesindeki öğrencilerimizin eksik kalan derslerini tamamlaması için yardımcı olacak. UZEM İlkokul, ortaokul, lise; LGS ve YKS sınav kapsamına uygun içerikleriyle, binlerce d...
ÜLKÜ OCAKLARI GENEL BAŞKANIMIZ AHMET YİĞİT YILDIRIM’IN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI MESAJI-30.08.23
Bir milletin kaderini değiştiren, kahramanlığın yükselişiyle dolan gökyüzünde yankılanan bir zaferin hikayesi, karanlık bulutları dağıtan güneşin ilk ışıkları gibi parlayan bir umudun destanıdır 30 Ağustos. Dumlupınar'da başlayan bu destan, göğsünde vatan sevgisiyle dolan ecdadımızın cesaretiyle birleştiğinde zaferin en güçlüyansıması doğdu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri, tarihe altın harflerle kazı...
Tüm Haberlere Git
ATATÜRK’ten

Mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, haysiyetini, şerefini tanıtmaya kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.

BAŞBUĞ'dan

Bati memleketleri maddi ilerleme sağladı, ama insanlığa huzur getiremedi. Doğu ise geriledi ve sefalet ile cehaletin bataklığına saplandı. Madde ile manayı birleştiren, her ikisini de kucaklayan yeni görüş ise Milliyetçi Hareket Partisinin sunduğu 9 Işık görüşüdür.

LİDER’den

Dava adamı inanç ve iman adamıdır. Dava adamı ilke ve ülkü abidesidir. Dava adamı samimiyet ve dürüstlük anıtıdır. Hep ülkücü yaşadık, hep ülkücü kaldık, Allah nasip ve kısmet ederse de ülkücü olarak hayata gözlerimizi yumacağız.

Genel Başkan’dan

Yüce Türk milletinin şanlı tarihinden ve mücadelesinden ilham alarak; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde; Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in yolunda ve Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin emrinde; Ülkücü Türk Gençliğine yakışır bir duruş ve olgunlukla milletimizin her bir gencine ulaşmayı planlıyoruz.

KONUŞMALAR


LİDERİMİZ SAYIN DEVLET BAHÇELİ BEY'İN GRUP TOPLANTISI KONUŞMALARI-04.07.23

Değerli Milletvekilleri

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Bir haftalık aradan sonra tekrar toplanan Meclis Grubumuzun açılış konuşması münasebetiyle yüksek heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyorum.

Geride kalan hafta içinde Mübarek Kurban Bayramının manevi güzellik ve görkemiyle müşerref olmanın yanı sıra, kardeşliğin, kaynaşmanın ve kucaklaşmanın lezzetiyle gönüllerimizi mükâfatlandırdık.

İmkânlar elverdiği ölçüde, kurban ibadetimizi ifa etmekle birlikte vatanın her köşesinde bayramlaşmanın sevincini yaşadık.

Dayanışma ve yardımlaşmanın feragatiyle, fedakârlığıyla, fazilet ve ferasetiyle bir olduk, diri olduk, hep birlikte Türkiye ve Türk milleti olmanın nefaset ve zarafetiyle dolup taştık.

Dini bayramlarımız Türk-İslam medeniyetine canlılık ve çekim kazandıran; barışı, huzuru ve gönül almayı vaaz eden maneviyat vadisi, mahviyet vahasıdır.

İtikadımıza göre insanın dünyadaki başlıca amacı, Allah’a samimiyetle bağlanmak ve iyilik yapmaktır.

Peygamber Efendimizin, “Bir kimse kardeşine yardım ettiği müddetçe Allah da ona yardım eder” sözü bizleri sürekli ve sürdürülebilir bir dayanışma ahlakına teşvik etmektedir.

Kurban Bayramı’nın zamanlar üstü mesaj ve muhtevası da bu ahlak güzelliğinin tecellisinde mahfuzdur.

Müslüman Türk milleti paylaşma ve yardımlaşmayı Efendimize sadakatin, tevhit ve vahdet ilkelerine bağlılığın bir vecibesi kabul etmektedir.

Tarih, kültür ve medeniyet mirasımızın bizlere yüklediği misyon kimsesizlere kol kanat germek; gariplerin, yetimlerin, muhtaçların ve mazlumların can beraberi olmaktır.

Bunu başardığımız ölçüde madde ile mana; madde ile ruh; insan ile cemiyet arasında sağlam ve sağlıklı bir denge kurulabilecektir.

Kurban ibadeti, Allah rızasını kazanmanın, Allah’a yaklaşma gayesinin adanmış bir kalple yerine getirme çabasıdır.

Bir yanda kurban keserken, diğer yanda kötülüğü de kesmek lazımdır.

Bir yanda kurban keserken, diğer yanda fitneyi, firavunluğu, fitçi azgınlığı da boğazlamak kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Huzurlu insan, müreffeh toplum, muasır devlet, mutlu millet hedefine ulaşmak için evvelemirde manevi toparlanma elbet mecburiyettir.

Her okunduğunda farklı bir anlam tadını zihnimizin damağında bırakan bir kitabın aynı yüzündeki iki sahifesi gibi tek ruh olursak; geceyi takip edip tamamlayan bir gündüz fecriyle birbirimizin yolunu yılmadan aydınlatırsak kuşkusuz önümüze çıkan her engeli de kolaylıkla aşabiliriz.

Niyazım odur ki, her günümüz bayramın mehabet ve muhabbetine benzer şekilde geçsin.

Siz değerli milletvekili arkadaşlarım ve toplantımıza teşrif eden muhterem misafirler başta olmak üzere, aziz milletimizin, Türk-İslam coğrafyalarında yaşayan değerli kardeşlerimin Mübarek Kurban Bayramını bir kez daha kutluyorum.

Bayram tatili süresince meydana gelen trafik kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi gören vatandaşlarımıza da şifalar diliyorum.

Hac Farizasını tamamlayıp dönüş yoluna koyulan vatandaşlarımızın sağlıcakla gelmelerini, haç ibadetlerinin kabul ve makbul olmasını temenni ediyorum.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Merhum Hocamız Prof.Dr. Osman Turan, “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi” isimli muhteşem eserinde aynen şunları yazmıştı:

“İslamiyet, beşeriyeti dalaletten kurtarmak ve hidayete eriştirmek davası ile zuhur etmiş; kendine mahsus bir dünya sulhu be nizamını da birlikte getirmiş ve bu suretle yeni bir cihan hakimiyeti mefkûresi başlamıştı.”

Bu düşüncelerinin devamında bir başka söylediği de şuydu:

“Hıristiyanların kendi davaları için Haçlı seferlerine mukabil İslam’ın cihadı farz kılması da onun dünya görüşünü gerçekleştirmek gayesine matuf idi.”

Burada bir parantez açıp cihadın ana fikri üzerinde durmamız sanıyorum kafalarda biriken bazı soru işaretlerini de giderecektir.

İslamiyet cihadı emrederken haksız bir savaşı desteklemekten bütünüyle uzaktır.

Yani beka düzeyinde bir tehdit ve tecavüz olmadıkça cihada kuşkusuz ruhsat yoktur.

Dokuz asır boyunca Doğu ile Batı arasındaki diyalog ve ilişkilerin boyutunu dini ve kültürel değerler tayin etmiş, çatışmaların ve kutuplaşmaların ekseni bu kapsamda şekillenmiştir.

Batı’da Müslüman denildiğinde akla ilk gelen Türkler olmuştur.

Çünkü Türk milleti İslamiyet’in mukaddes emanetlerini soylu mizacıyla her zaman muhafaza, ihtiyaç hasıl olduğunda da canı ve kanı pahasına müdafaa etmesini bilmiştir.

Bu itibarla cihana vurulan Türk mührü dile gelse duyulacak çığlık kadar hür olan hakikat şudur: “Allah tektir, ordusu da Türk’tür.”

Sistematik ve simetrik şekilde ilerletilen, bir bakıma hastalık derecesine evrilen İslamofibi bir defa inanç haklarıyla, insani ve vicdani ölçülerle bağdaşmadığı gibi beşeriyetin huzur ve güvenlik arayışlarını da korkutucu oranda tehdit etmektedir.

Kurban Bayramının birinci günü İsveç’in başkenti Stockholm’de bir cami önünde Kur’an-ı Kerim yakılması, bu vandallığın himaye edilmesi hem inancımıza hakaret hem de insanlık değerlerine hıyanettir.

Kur’an okumak ilahi bir nasip ve nimet, yakmak ise namertlik ve soysuzluktur.

Bu nefret suçu mahiyetindeki provokasyonu Irak asıllı malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirmesini düşünmek pek tabii hayatın ve hadiselerin olağan akışına bütünüyle aykırıdır.

İsveç’in NATO’ya katılım müzakerelerinin yapıldığı, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’da NATO Zirvesinin toplanmasıyla ilgili sıcak gelişmelerin olduğu bir dönemde vuku bulan alçak eylem her yönüyle kuşku vericidir.

Kur’an-ı yakmak ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez.

Barbarlığın özgürlüğü olamaz.

Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır.

Şunu ikazla hatırlatırım ki, Kur’an-ı Kerim bir kağıt parçası değil, Allah’ın yeryüzüne indirilmiş nuru, akıl sahibi inananların düşünmeleri, anlamaları ve ders almaları için lütfedilmiş saadet, selamet, hidayet ve hikmet surudur.

Tüm dünya ateşe verilse bile yüce kitabımızın kelam ve manasıyla tutuşması, ilahi hükümlerin yanıp kül olması asla ve kat’a mümkün değildir.

Kur’an yakan kendini yakmıştır.

Kur’an yakan ta cehennemin dibini boylamıştır.

Batı karanlıklar içinde çırpınırken, İslamiyet’in saçtığı aydınlık sayesinde ilim ile din, akıl ile iman, madde ile ruh, dünya ile ahiret arasında tam bir ahenk sağlanmış, Kur’an-ı Kerim de en büyük mucize olarak nüzul etmişti.

Türk milleti her zaman inançlara ve insan haklarına riayet etmiş, saygılı davranmıştı.

Tarihin heyecanla titreyen yapraklarını araladığımızda, Göktürk İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu’nun dönemin ateş-perest Sasani İmparatorluğu’na karşı ittifak kurduğunu, bunun temelinde de ehl-i kitap dinleriyle kurulan yakın alaka ve bağların belirleyici olduğu görülebilecektir.

İsveç’te ikide bir hassasiyetlerimizi kanatan, inanç haysiyetimizi kaşıyan ilkellikleri, ifrat ve tefrit noktasını dahi geçmiş tahammülsüzlükleri lanetliyor, Kitabullaha uzanan mundar ellerin günü geldiğinde kırılacağına yürekten inanıyorum.

Bu menfur suikasta en tesirli tepkiyi göstermek suretiyle, İsveç Büyükelçiliği’nin önüne siyah çelek koyup Kur’an-ı Kerim tilaveti okuyan ve okutan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’mızın yiğit mensuplarını da huzurlarınızda tebrik ediyorum.

Değerli Milletvekilleri,

İçinde bulunduğumuz, hattı zatında kontrolsüz akışına maruz kalıp kimi zaman sürüklendiğimiz bugünkü çağın kavramsal ve kuramsal temelde tanımlanmasında acul bir gayret gözlemlenirken, aynı zamanda ciddi oranda kargaşa da görülmektedir.

Nevzuhur kuralların içine sıkıştırılmış hayat ve siyaset paradigmasıyla, hayatın kaynak yerinden özenle teksif ve temin edilip çıkarılmış kural ve ilkeler parametreleri arasında koyulaşmış bir kutuplaşma devamlı sahne almaktadır.

Bundan mülhem sosyal ve siyasal çelişkiler gittikçe derinleşmektedir.

Karşımızda yüzü asılmış çarpık ve solmuş çehreli bir resim gibi duran dünya tablosu hiç de iç açıcı değildir.

Ekonomik riskler, ırkçı tehlikeler, toplumsal bölünmeler, yabancı düşmanlıkları, medeniyetler arasındaki uçurumlar, asimetrik çatışmalar, jeopolitik gerilimler, su ve enerji havzalarına yığılan hesaplaşmalar, etnik ve mezhebi ayrımcılıklar, eko-sistemdeki tahribatlar, insani dramlar, ağırlaşan göç ve göçmen sorunları, sosyal karşılığı olmayan teknolojik genleşmeler, yeni bir dünya vasatının zoraki doğum sancıları beşeriyetin hayat serüvenini huzursuzluğun rotasına sabitlemiş durumdadır.

Bize göre her insanın arayış ve arzusu huzurdur.

Yine bize göre beşeriyetin bir huzur çağına ihtiyacı vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi bu inanç ve irade muvaffakiyetiyle “İnsanlığın Huzuru Projesi”ni hazırlamış, çağımızın ve esasen yeni bir Türk asrının vizyon çağrısı olarak sadece Türk insanıyla değil, tüm insanlıkla paylaşma duyarlılığı göstermiştir.

Huzur; açlık veya toklukla, varlık veya yoklukla, eksik veya fazlalıkla izah edilemeyecek fenomen bir kavram olup insanın iç alemi ile dış alemi arasındaki kararlı ve tutarlı denge noktasını işaret etmektedir.

Huzur, insanın manevi bir bütün halinde kendisi olması, kendi kendisini ve çevresini tanımakla beraber vicdan sesini duymasıdır.

Hz.Mevlana, adaleti ağaca su vermek, zulmü ise dikeni sulamak kabilinden açıklarken, bizim anlayışımıza göre huzur dikeni sularken bile rahmet pınarının akacağını düşünüp her şeyi hayra yormaktır.

Bu tefekkür hüneri sorumsuz ve şuursuz bir iyimserlik hali değildir.

Kültür ve medeniyet damarlarımızın bağlantı noktaları tarihi varoluş haklarımızla eklemlenmiş, bu vesileyle mazinin bağrına kazıdığımız her iz ve eser, gök kubbede hoş bir sedayla yankılanan her söz ve dilek adalet, huzur ve hoşgörüyle bezenmiştir.

Bizim için her şeyin ölçüsü insandır.

İnsan olmadan, insanlık değerleri ayakta kalmadan fikir ve düşünce kalıpları boş bir küme, hedef ve hülyalar boşu boşuna bir emek ve kürek çekmektir.

Bugün dünya genelinde yaklaşık 8 milyar insan yaşamaktadır.

Bu aynı zamanda 8 milyar ayrı dünyanın varlığı demektir.

Huzur çağının öznesi insandır.

Meramımızı meşhur bir darbı meselle ifade edersek, evvel refik, badel tarik, yani öncelikle yol arkadaşı, sonra yol gelecektir ve gelmelidir.

Bizim özellikle insanlığı bilen, insani hasletlere sahip olmayı başarmış, insanlığın değer ve onuruyla mündemiç her insanımıza gönlümüz de, kapımız da, sevgi ve müşfik dolu kucağımız da sonuna kadar açıktır.

İnsanı ihmal edersek, insanlığı geri plana itersek, şablon ezberlere, beylik sözlere takılıp orman yerine ağaca, insan yerine somut karşılığı olamayan ahkam kesmelere odaklanırsak aldanmak ve sahteliklere boyun eğmek mukadder olacaktır.

Bir dava insanı her şeyden önce insandır.

İnsan olan haklı davasıyla mutlaka aynı potada buluşacaktır.

Ayakları meçhule basıp başı müpheme yükselen, adem ve alemle anlaşmazlık içinde yürüyen butik siyasetçi ve sözde düşünce insanlarına bizim hiç ihtiyacımız yoktur.

Her şeye gerçekçi bakan, dürüstlüğü ve vefası adam gibi olan, hayatın zorlu yokuşlarını tıpkı bir dağa tırmanır gibi tırmanan, yaptığını bilen, bildiğini yapan; olduğu gibi görünüp göründüğü gibi davranan, söylediğine sahip çıkan, sahip çıktığını da şakır şakır söyleyen gönül ve sevda neferi tertemiz yürekli insanlarla yolumuz da, yönümüz de, yurdumuz da birdir ve aynıdır.

Güzel söylenmiş yalanlara kanacak yoktur.

Üstü başı düzgün rezaletlere itibar edecek yoktur.

Süslü laflarla tuzaklanmış iftira ve ithamlara ikna olacak hiç kimse de yoktur.

İnsandan başlayarak siyasal ve toplumsal hayata varıncaya kadar Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleri çerçevesinde tazelenmeye, yenilenmeye, başkalaşmadan değişime geldiğimiz bu aşamada stratejik bir ihtiyaç olduğu açıktır.

Bilhassa demokratik ve siyasal normalleşme dinamiklerinin müessir derecede tedarik ve tezahürü amacıyla siyasi partilerin durum muhasebesi yaparak mevcut fikri pozisyon ve programlarını gözden geçirmeleri, nerede durduklarını, insana, millete ve dünyaya hangi zaviyeden baktıklarını teyit, gerekirse tadil etmelerinde yarar vardır.

2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunun 4’ncü maddesi, “Siyasi Partilerin Vazgeçilmezliği ve Niteliği” üzerine amir hükümdür.

Nitekim siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Bununla birlikte siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamayacaktır.

Anayasa’nın 69’ncu maddesi de siyasi partilerin uyması gereken esasları içermektedir.

Anayasa’nın 68’nci maddesinin 4’ncü fıkrasındaki vurgu ise çok nettir:

Buna göre,

“Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

Anayasa’nın 69’ncu maddesinde de, bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68’nci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararının verileceği bariz olarak ifade edilmiştir.

Buradan çıkardığımız sonuç şudur:

Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağı Türk milleti, aidiyeti de Türkiye’dir.

Demem odur ki, her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir.

Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete çanak tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur.

Genel merkezi Ankara’da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemeyecektir.

Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana ganimet olmaktan utanmayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır.

Ülke sınırları çerçevesinde milli ve manevi ortak paydada buluşmak her partinin seçimlik bir hakkı değil, siyasi namus görevidir.

Hem milli iradeye dayanıp hem milli iradeyi yıkmayı amaçlamak; hem hazineden para yardımı alıp hem de aldığı parayı düşmana havale etmek siyasi ve hukuki şeref kaybıdır.

Bu kapsamda siyasi partiler Anayasa ve kanunlara uygun faaliyet göstermek zorundadır.

Mehmetlerimize kurşun sıkan hainleri arkalamak suçtur.

Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur.

Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, çok kitap okuduğundan bahisle filozof mertebesine çıkarmak, bununla yetinmeyip hak gaspına uğradığını iddia etmek suçtur, bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur.

Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedefleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesiyle, Anayasa’nın ilk maddesiyle çelişemez,  çatışamaz, ters düşemez.

Tam tersi fiiller Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve müteakiben de Anayasa Mahkemesi’nin görev alanına girecektir.

Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır.

Eğer adalet suçluyu aklama gayesi güderse, eğer adalet ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir.

Adalet ve hukuk demek devlet demektir.

Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır.

Bazı mihrakların sinsi, gizli ve potansiyel maksatları da işte budur.

Anayasa’nın 6’ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacaktır.

Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir.

Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir.

Siyasi kaygı ve gayelerle yanlışa yanlış diyemeyen, doğrunun hakkını telaffuz edemeyen, irtibat ve ilişki ağlarını millete rağmen tayin eden partilerin hukuk devletinin yegane tehdidi haline dönüşecekleri ortadadır.

Siyasetlerini insana değil de ihanetin hizmetine koşanların evrensel hukuk kaidelerine sığınarak meşruiyet sağlamaları bile söz konusu değildir.

Ankara başkentimizdir.

Dünyayı Türkçe okuma ve kavrama dirayeti öncelikle Türkiye’nin milli ve üniter devlet yapısına riayetle mümkündür.

Suça bulaşmakla, suçluyu müdafaa etmekle hiçbir demokratik ve gelişmişlik mevkiine erişilemeyecektir.

Bugün siyasi hayatımızda yer bulan her renk, her fikir ve her ideolojiden partinin tarih, millet ve gelecek nesiller nezdinde şayet dikkatlice analiz ederlerse ertelenemez sorumlulukları vardır ve bilinmektedir.

Partilerin, katılsak da, katılmasak da, Türkiye’nin sınırları içerisinde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yaralamayan her söz ve eylemine saygımız olacaktır.

Dış işgal cephesine teşne olmak, omuz vermek, el uzatmak, selam çakmak, çıkar lobilerinin oyuncağı haline gelmek hiçbir partiye bir şey kazandırmayacak, siyasi kültürümüze de değer katmayacaktır.

Az önce değindim gibi her şeyin başı, her şeyin ölçüsü insandır.

İnsanı müşteri, siyaseti çıkarların ikmali, Türkiye’yi de sömürge vasıtası gören bir zihniyet karanlıktır, milli güvenlik için tehdittir.

Cumhuriyet’in yeni yüzyılında, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin arifesinde siyasi ahlak ve temizliğinin tehiri artık imkansızdır.

Mesele ne kadar oy aldığımız, kaç milletvekiline sahip olduğumuz meselesi değildir.

Mesele vatandır, millettir, devlettir, istiklaldir, istikbaldir.

Bu nedenle samimiyetini ve ahlaki seviyesini siyasi ilişkilerine aynen yansıtmış, adalet ve hukuk ilkelerini önşartsız hazmetmiş, dünyada tek ses, tek nefes olabilmeyi becermiş partilerden mürekkep bir siyaset yapısının el birliğiyle inşası ve ihyası önümüzdeki en acil gündem konusu olmalıdır.

Hazırlanacak yeni anayasada bu hususa önemle yer verilmelidir.

Partilerin kumanda odası zalimlerin denetimde olmamalıdır.

Küresel emperyalizme bedeli mukabilince ajanlık ve acentelik yapmak; dışarıdan sufle almak, talimat listelerine boyun eğmek hiçbir kitaba sığmayacak, hiçbir değerle bağdaşmayacak teslimiyetçiliktir.

Türkiye’nin geleceğini teslimiyetçilik değil milletimizin şaşmaz irade gücü, tartışılmaz hükmü şahsiyeti belirleyecektir.

Muhterem Arkadaşlarım,

Rusya’dan Fransa’ya, İsveç’ten Belçika’ya, Kosova’dan İsviçre’ye kadar karmaşık gelişmelere şahit oluyoruz.

Rusya’da 23 Haziran 2023 tarihinde paralı asker gurubu Vagner’in başını çektiği silahlı kalkışma, bir müddet sonra uzlaşmayla sonuçlanmış, bu ülke üç-beş gün içinde iç güvenliğini sağlamıştır.

Biz her devletin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı duyarız.

Aynı tavır ve tutumu muhataplarımızdan da kararlılıkla bekleriz.

İki taraflı oynanan Rus ruleti tansiyonu yükseltmiş, fakat nihayetinde aklı selim galip gelerek eller tetikten çekilmiş ve sağduyu hakim olmuştur.

Her ülkenin huzur, barış, istikrar ve güven içinde var oluşu temel tezimiz ve tercihimizdir.

Bölgemizde yaşanan veya yaşanacak her kaosun bedeli öngörülemez badirelerin kilitli kapılarını açacaktır.

Bu kapsamda Türkiye, Rusya’nın içine düştüğü girdap karşısında soğukkanlı yaklaşmış, bu ülkenin istikrarını desteklemekle birlikte dayanışma mesajlarını paylaşmış, komşuluk hukukunun doğasına müzahir hareket etmiştir.

Rusya’nın Vagner sorunu hararetle konuşuluyorken, Fransa’da geçtiğimiz cumartesi günü patlak veren olaylar bir anda tüm dikkatleri Avrupa’ya çevirmiştir.

Cezayir kökenli 17 yaşındaki bir gencin dur ihtarına uymadığından polis tarafından vurularak öldürülmesi Fransa’da yaygın protestolara yol açmıştır.

Söz konusu protestolar Belçika ve İsviçre’ye de sıçramıştır.

Fransa dipsiz tartışmalara gömülmüş, yağma olayları baş göstermiş, toplumsal gerginlikler sertleşmiş, sokaklar karışmış, göstericilerle polisler çatışmıştır.

Dünyanın acıklı ve acilen çözülmesi gereken göç sorunu, buna eşlik eden ırkçılık ve yabancı düşmanlığı aslında Fransa’nın içine düştüğü krizin ana yatağı olmuştur.

Birikmiş ve bilenmiş getto enerjisi sosyal patlamayla açığa çıkmıştır.

Fransa, sömürge geçmişiyle ve varoşları dışlayan insafsız politikalarıyla yüzleşmelidir.

Küresel vicdan insani trajediler karşısında devamlı bahaneler üretmektedir.

Uluslararası hukuk ayaklar altındayken, insani değer ve emanetler maalesef yok sayılmaktadır.

17 maddeden oluşan Fransız Devrimi İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi herkesin dilinde olsa da, gerçek manada bilen, uyan ve uygulayan yoktur.

Sınır aşan göç olgusu tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınavdır.

Yerini yurdunu bırakıp, baskı ve zulümden kaçan onbinlerce insan ya bir sınır hattında, ya dalgalı bir deniz ortasında, ya da gittikleri bir ülkede reva görülen kötü muamelelerle eziyet görmekte, perişanlık çekmekte, en kötüsü de hayatlarını kaybetmektedir.

Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur.

Önyargılardan uzak bir şekilde ele alınmalı, adalet ve hakkaniyet üzerine bina edilmeli; adil paylaşım, eşit sorumluluk, çözüm odaklı, insaf ve izan temelinde bu ağırlaşan meseleye kafa yorulmalıdır.

Şişme bir bota üst üste doluşan ya da uzun bir yola ilk adımı atarak hayalini kurdukları bir hayata ulaşmak isteyen biçarelerin yürek yaralayan hallerini sonu felaketle bitecek bir korku filmi gibi izlemek her ülke için bir vebaldir.

Göç olgusu elbette siyasetin konusu olmalıdır.

Ancak istismar ve tahrikleriyle bu konuyu asıl mecrasından saptırmak ve siyasi rant devşirmek gayesi güdenlerin iyi niyetli olmadığı gibi samimi olmadıkları da ayan beyan ortadadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak göç sorununun idrakindeyiz.

Düzensiz göçün istila olduğunu sürekli olarak vurguladık.

Anadolu coğrafyasındaki demografik gelecek ve güvenliğimizi titizlikle düşünmek, telaşa kapılmadan tedbir geliştirmek, taşkınlıklara prim vermeden de tetikte olmak durumundayız.

Sınır aşan göç meselesiyle ilgili politika, hedef ve görüşlerimiz iki cilt halinde 2018 yılında hazırlanmış, daha sonra da güncellenmiş AR-GE çalışmalarımızla hayata geçirdik.

Herkes susuyorken göç konusu üzerinde konuşuyorduk.

Herkes duruyorken göç konusuyla meşgul oluyorduk.

Sabah geleni akşam göndereceğim diyenler ipe un seren, suya yazı yazan aymazlar ve şaşkınlardır.

Göç konusu ile ilgili proje hazırlamak her babayiğidin harcı da değildir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışmalarımızı kamuoyuyla, ilgili devlet kurumlarıyla, üniversitelerle, medyayla ve sivil toplum kuruluşlarıyla paylaştık.

Türkiye bu yükün altından Allah’ın izniyle kalkacaktır.

Ganimet avına çıkanlar da elleri boş dönmeye mahkum olacaklardır.

Türkiye’de mülteci veya göçmen değil, adı üstünde geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır ve bunların sayılarını 13 milyon diye açıklamak kuyruklu yalandır.

Düzensiz göç ile tavizsiz mücadele devam etmektedir.

Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri bu kapsamdaki siyasetimizin ana fikir ve felsefesidir.

Fransa’daki olayların Türkiye’ye sirayet etme ihtimalinden bahsedenlerin, Bursa’nın Mudanya ve Kocaeli’nin Dilovası ilçelerinde provokasyon çetelesi tutanların ateşle oynadıklarını, buna izin verilmemesi gerektiğini buradan bildirmek istiyorum.

Türkiye’yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemelidir.

Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez.

Herkes aklını başına alsın.

Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız.

Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız.

Göç konusu insanlık sorunudur.

Ancak ve ancak insanlığın müşterek ve müspet girişimiyle, tek yanlı değil külfetin eşit dağıtımıyla üstesinden gelinecektir.

Hepsinden mühimi göçe neden olan şiddet ve karanlığın önlenmesiyle, insana yaraşır hak, hukuk ve kazanımların tesisiyle kontrolsüz insan akının durması mümkün olabilecektir.

Palavraya yer ve gerek yoktur.

Boşa sallayıp dolu tutmanın ahlaki kalıcılığı ve kapsayıcılığı olmayacak, olamayacaktır.

Göç konusunu asıl bağlamından koparıp cepheleşmeyi körüklemek, cebelleşecek öteki yaratmak, yapay düşman imal etmek insanlık onuruna ve özellikle ülkemize yapılacak en dehşet verici kötülüktür.

Biz kötünün ve kötülüğün sonuna kadar da karşısındayız, hiç sarsılmadan ve yerimizden sapmadan karşısında olacağız.

Fransa’daki sancılı gelişmelerin sükûnete kavuşmasını ümit etmenin yanında, Türk ve İslam düşmanlığının körüklememesi samimi beklentim ve temennimdir.

Hangi coğrafya veya ülke olursa olsun sokak aralarının izbelikleri, kamu malına zarar veren şiddet eylemleri ve kanunsuz gösteriler meşru hak arama aracı olmamalı ve kesinlikle de tasvip edilmemelidir.

Değerli Arkadaşlarım,

İsveç’in NATO’ya dahil olma süreci oldukça karmaşık ve gelgitlidir.

Bu ülkenin üyelik durumu önce 6 Temmuz 2023 tarihinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanlarının katılacağı ve Brüksel’de yapılacak bir toplantıda görüşülecektir.

Ardından 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkentinde toplanacak NATO Zirvesinde değerlendirilecektir.

İsveç hükümetinin, terörle mücadele yasasında yaptığı değişiklik 1 Haziran 2023 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, Türkiye’nin iadesini talep ettiği PKK’lı ve FETÖ’cü hainler henüz teslim edilmemiştir.

Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına izin verilmesi de bir başka skandal olarak karşımızdadır.

Litvanya Zirvesi’nde, NATO’nun Soğuk Savaş’tan buyana hazırladığı en kapsamlı bölgesel savunma planı da ele alınacaktır.

Türkiye’nin bu planla ilgili hazırlanan haritalardaki bazı coğrafi tanım ve konumlar çerçevesinde itirazları vardır ve haklılığımız barizdir.

Ülkemizin İsveç hakkında vereceği kararın milli çıkar ve haklarımızla örtüşeceğinden emin olmakla birlikte; samimi, ikna edici söz ve adımlara karşı hükümetin alacağı pozisyonun yanında olacağımızın şüphesiz güvencesini şimdiden paylaşıyorum.

Şu hususu da ifadeye mecburum ki, Türk milleti İsveç’in şu hal ve görünümüyle NATO’ya girişine sıcak ve sempatik bakmamaktadır.

Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis’inde Türkiye aleyhine kabul edilen çirkin ve FETÖ güzellemesi yapan rapor ise hükümsüzdür, hayasızdır, bizim nazarımızda da yok hükmündedir.

Konuşmama son vermeden, memur ve emeklilerimize yapılacak iyileştirme ve zamları sonuna kadar destekleyeceğiz, TBMM’de üzerimize düşen görevi de harfiyen yerine getireceğiz.

Ayrıca 3’ncü Avrupa Oyunlarında çok sayıda madalya kazanan ve milletimizi sevince boğan milli sporcularımızı tek tek kutluyor, hepsinin tertemiz alınlarından öpüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, siz değerli milletvekili arkadaşlarımı hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Genel Kurul çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.

 

DEVLET BAHÇELİ

MHP GENEL BAŞKANI


Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin TBMM Grup Toplantısında Yapmış Oldukları Konuşma-13.06.2023

Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’nci Yasama Döneminin 1’nci Yasama Yılının ilk grup toplantısının hemen başında hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Bizleri, alnı açık, başı dik ve müsterih bir vicdan eşliğinde kavuşturan Rabbim’e sonsuz şükrediyorum.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi sonucunda milli iradenin teveccühüne mazhar olarak milletvekili seçilen siz değerli arkadaşlarımı ayrı ayrı kutluyor, milletimizin kalpgahı, demokrasinin ana karargâhı Gazi Meclisimize hoş geldiniz diyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu yeni yasama döneminin milletimize, ülkemize, siyasi partilerimize ve demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu çatı altında yapacağımız çalışmaların nice güzel, görkemli ve göğüs kabartan reformlara ve yasal düzenlemelere kapı aralamasını, Cumhuriyet’in 100’ncü yıldönümünde de milli birlik ve kardeşliğimizi çok daha güçlendirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.

Üstlendiğiniz tarihi ve milli sorumluluğun hakkını vereceğinize inanıyor, hepinize güveniyorum.

Bugünkü toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından takip eden tüm vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda birlik ve dirlik mücadelesi veren tüm kardeşlerimize bu vesileyle en halisane selamlarımı iletiyorum.

Bildiğiniz gibi, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçiminin kesin sonucu 30 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında ilan edilmiştir.

Anayasa ve Meclis İçtüzüğü’nün amir hükümleri çerçevesinde, Milletvekili Genel Seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilanını takip eden üçüncü gün olan 2 Haziran’da TBMM çağrısız toplanmış ve antiçme töreni yapılmıştır.

TBMM üyeleri olarak millet hizmetine başlarken namus ve şeref gibi değerler üzerine ettiğimiz yemin kuşkusuz paha biçilemez niteliktedir ve hepimiz adına bağlayıcıdır.

Ancak bu yemini daha da önemli ve öncelikli hale getiren husus ise taşıdığımız vekâlet görevine müteselsilen göstereceğimiz samimiyet ve sadakattir.

Tam tersi davranışlar bu yeminin sembolik bir seremoniye dönüşmesini sağlayacaktır.

Temennim odur ki, müspet ve müstesna mesajlarla açılmış olan Meclis’in, milletvekili antiçme metnindeki ulvi sözlerin gerçek anlamları ile temsil edilen bir yer olmasıdır.

Siz değerli arkadaşlarım başta olmak üzere, bütün milletvekillerimizin ettikleri yemine bihakkın bağlı ve sadık kalmalarını ümit ediyor, bunu hassaten bekliyor ve diliyorum.

3 Haziran 2023 tarihinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın antiçme töreni gerçekleşmiş, aynı günün akşamında Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin açıklanmasıyla birlikte seçimli demokratik süreç noktalanmıştır.

28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan ikinci tur Cumhurbaşkanı Seçiminin, lütfen dikkat buyurunuz, altıncı gününde yeni Kabine’nin göreve başlaması ülkemiz adına mühim ve müthiş bir gelişmedir.

Bu tablo aynı zamanda kökleşen siyasi istikrarın somut bir yansımasıdır.

Türkiye siyasi kriz yıllarını geride bırakmıştır.

Dipsiz anlaşmazlıklar, sert gerilimler ve gergin bekleyişler raf ömrünü doldurmuştur.

Kurulamayan, kurulsa bile yürümeyen, yürüse de tavı, tavrı ve takati tartışmalı olan koalisyon hükümetlerinden ne iz ne de eser kalmıştır.

Bu yüzden Parlamenter Sisteme geri dönme hayalleri suya düşmüş, milletimiz bu siyasi hedef sahiplerine itibar etmemiştir.

14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerini aynı zamanda referandum olarak gören ve gösteren partiler tarihin yanlış yerinde konuşlanmışlar ve kaybetmişlerdir.

Milletimiz iki seçimde de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni teyit ve tescil etmiş, parlak geleceğini bu sistemsel mimaride gördüğünü iyice netleştirmiştir.

Türkiye’mizin önü açılmakla kalmamış, yönetim hayatımızdaki denge ve düzen kurumsallaşmıştır.

Bir rejim içinde teşekkül eden siyasi iktidar yapısı meşruluğunu doğrudan doğruya inançlardan ve tecelli eden iradeden almaktadır.

Toplumun büyük çoğunluğunun inançlarına uygun olan iktidar ve yönetim sistemi hem hukuki hem de meşrudur.

Türk milleti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında tecessüm eden Kabine’ye ve bu Kabine’nin içinde doğduğu yönetim sistemine inanmış ve onay vermiştir.

Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geride kalan iki seçimden de güçlenerek çıkmıştır.

İnsanların davranış kalıplarını özgeçmişlerine, milletlerinkini de tarihlerine bakarak açıklamak klasik bir metottur.

Geldiğimiz bu aşamada Cumhur ile Cumhuriyet’in kucaklaşması, devlet ile milletin kaynaşması, insanla toplumun bütünleşmesi, geçmişle geleceğin eklemlenmesi yeni yönetim sistemiyle daha da pekişmiştir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin munzam ve muntazam avantajları siyaset ve demokrasi kültürümüze bahar havası getirmiştir.

Yeni sistemde hükümet bizzat millettir, millet de hür ve egemendir.

Parlamenter Sistem’in arıza çıkaran, su kaynatan, sorun üreten, huzur ve istikrara pranga vuran, dahası mutabakat yerine kronik münakaşaları kesintisiz tırmandıran mahsurları hepten giderilmiş, Türkiye’miz deyim yerindeyse ayak bağlarından tümüyle kurtulmuştur.

Türk demokrasisi tarih, kültür ve sosyolojik kodlarımıza muvafık yönetim reformuyla daha da olgunlaşmış, bir üst lige sıçramıştır.

Çok açıktır ki, bu başarı Türk milletinin kutlu iradesiyle tezahür etmiştir.

Pek çok engele ve engellemeye rağmen aşı tutmuş, maksat hâsıl olmuştur.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin şayet tahkim, takviye ve tadil edilmesi gereken yanları varsa, bu durum bir ihtiyaç halini alırsa gereğini yapmak elbette görevlerimiz arasında yerini alacaktır.

Ülkemiz 3 Haziran 2023 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci dönemine resmen geçiş sağlamıştır.

Bu geçiş süreci huzur, barış, sükûnet ve güvenlik içinde temin edilmiştir.

Önümüzdeki dönem, Türk ve Türkiye Yüzyılı Hedefine ulaşma dönemidir.

Önümüzdeki dönem, Lider Ülke Türkiye idealinin tıpkı bir cemre gibi önce milli yüreklere, ardından da bölge ve dünya geneline düşme dönemidir.

“Devlet ve Milletiyle, Hep Birlikte ve Her Şeyden Önce Türkiyekararlılığıyla her türlü gailenin, her türlü garabetin, çözümü gayrimümkün gibi duran her türlü gayrimuayyen meselenin üstesinden gelecek cesaret, hamiyet, dirayet ve metanet milletimizde çok şükür ziyadesiyle vardır ve ortadadır.

Milletin sözü üstüne söz, iradesi üstünde bir irade olamayacaktır.

Zira egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Türk milleti 14 Mayıs’ta da, 28 Mayıs’ta da dosta güven, düşmana korku salmıştır.

Türkiye’nin aleyhine hesap yapanları, proje yazanları, fırsat kollayanları şaşkına ve bağlantı ipi kopmuş şamandıraya çevirmiştir.

Küresel mihrakların arkasına saklanıp istismar ve ihanet masasına oturanlar yanılmış, yabancılaşmış, yanlışa ve yalana gömülmüş, aynı şekilde yıkılmış viraneye dönüşmüştür.

Terör örgütleriyle yol yürüyenler, zalimlerin gizli ajandasına hizmetkârlık yapanlar akıntıya karşı devamlı kürek çekmiş, ne var ki sandığın dibini boylamaktan kurtulamamışlardır.

Türk milleti kaderine, geleceğine, tarihi haklarına ve muhteşem varlığına sahip çıkma basiret ve başarısını hür iradesiyle, haysiyetli tercihiyle göstermesini bilmiş, zilletin defterini dürmüştür.

Değerli Arkadaşlarım,

Konuşmamın bu aşamasında bilhassa 14 Mayıs öncesi partimize karşı yapılan sistematik tahriklerle, husumet tonu bir hayli fazla olan azgınlaşmış kara kampanyalara kuşkusuz temas etmek ve huzurlarınızda tarihe not düşmek mecburiyetindeyim.

Milliyetçi Hareket Partisi toplamda 5 milyon 484 bin 820 oy sayısı ve yüzde 10,07 oy oranıyla şeytani planları alt üst etmiş, şiddetli iftiraları boşa çıkarmış, şirret saldırı dalgasını kırıp atmıştır.

Partimiz 50 milletvekiliyle Türk siyasetinin kilit ve stratejik aktörü haline gelmiştir.

Elde ettiğimiz bu sonuç başarıdır ve saygındır.

14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimini bütün boyutlarıyla analiz edip incelemek, milletvekili çıkaramadığımız seçim çevreleri başta olmak üzere, çok daha fazla milletvekili sayısına ve siyasi desteğe ulaşmak için neleri yapmamız gerektiğini değerlendirmek ve bunun üzerine kafa yormak elbette bir ihtiyaçtır.

Bunu da yapıyor ve lazım gelen tedbirleri almak için çalışıyoruz.

Hiç şüpheniz olmasın ki, yerimizde sayamayız, olduğumuzla yetinemeyiz, bu bize yeter diyemeyiz.

Her zaman ve her şart altında daha fazlasına talip olmalıyız ve bunun için de insanüstü bir emek harcamalıyız.

14 Mayıs 2023 seçimleri öncesi elimizden gelen her türlü gayreti heyecan içinde gösterdik.

Başarıya inandık, milletimize itimat ettik.

4 Eylül 2021 tarihinden itibaren adım adım 2023’e hazırlandık.

Türk milleti hamd olsun bizleri mahcup etmedi, yeminli Türkiye düşmanlarını güldürmedi.

Dünya siyasetinde bu kadar komploya, bu kadar suçlamaya, bu kadar kötülemeye ve bu kadar haksızlığa maruz kalıp da ayakta durabilen, oyun içinde oyun kuranları hallaç pamuğu gibi fırlatıp atan ikinci bir partiden asla bahsedilemeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi bu vasfıyla nadide bir siyaset ekolüdür.

Üç hilal Türk siyasetinin yükselen markası, milli gönüllerde yer tutmuş ecdat yadigârıdır.

Türk milliyetçileri, kritik bir dönemde üslendikleri görevin idraki içinde, mazisi yüzyıllara sari milliyetçilik fikriyatını, Milliyetçi Hareket’in 54 yıllık şerefli birikimini heba etmeyecek bir siyasi akla, şuura, öz disipline ve yeterli tecrübeye sahiptir.

Tarihi bir davanın bugünkü temsilcileri olarak, taşıdığımız kutsal emaneti en güzel, en güvenli, en gelişmiş şekilde koruyup gelecek nesillere teslim etmek de her birimizin gayesi ve gayreti olmalıdır.

Bugünü yaşarken yarınları ihmal edemeyiz.

Yarına odaklanmışken geçmişi inkâr edemeyiz.

Zamanı bir bütün halinde kavrayıp Türk milliyetçiliğinin hükmü şahsiyetiyle duruşumuzu, durduğumuz siyasi, ahlaki ve düşünce zeminini bir yanda güçlendirmek diğer yanda da güvenceye kavuşturmak durumundayız.

Milliyetçiliğin esen rüzgarından istifade kurnazlığıyla delik deşik olmuş yelkenlerini şişirme çabasında olan bazı fırsatçıların, kimlik ve kişilik sancısı çeken bir kısım siyaset korsanının ufkumuzu perdelemesine de müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz.

Fikir namusuna, feragat bilincine, fedakarlık künhüne sahip olmayanların siyasi ahlaktan bahsetmesi, milliyetçiliği pazarlama yarışına heves etmesi tuhaf bir çelişki, tufeyli bir çarpıklıktır.

Çelişkide bocalayanların yanlışı savunacak gerekçeyi keyfi olarak imal etmeleri zaman zaman tesadüf edilen bir hastalık tipidir.

Türk milliyetçiliğinin entelektüel sermayesini talan ve yağma peşine düşenler unutmayınız ki, çuvallamaya, çil yavrusu gibi dağılmaya mahkum ve müstahaktır.

Bir işletme; tedarikçiler, pazarlar, müşteriler, rakipler başta olmak üzere, dışarıdan içeriye doğru tanımlanmaktadır.

Siyaset ve fikir bünyesinin tanımı ise içeriden dışarıya doğru olacak, yani merkezden çevre istikametine yayılacak, sonra çevreden merkeze doğru da milletin arzu ve amaçlarıyla birleşip olgunlaşarak karar haline gelecektir.

Merhum Ziya Gökalp’in dediği de budur.

Siyaset, sırf oturulacak koltuk, kazanılacak paye, ulaşılacak makam arayışı değildir.

Siyaset, şöhret ve servet ikmali için bir fırsat şantiyesi, bir çıkar santrali hiç değildir.

Siyaset akıl, ahlak, inanç ve fikir hazinesine erişmiş olanlar için anlamlı, değerli, kalıcı, sürekli bir eylem ve erdem sahasıdır.

Çete mantığıyla, çelişkiler manzumesiyle, çekiçle örs arasına sıkışmış biçarelikle siyaset yapılamaz, bununla mündemiç insan onuru sahiplenilemez, millet ve devlet bekası savunulamaz.

Tarlası sırtında dolaşanlar, yağmur yağsa da ıslanmayanlar, tipi vursa da etkilemeyenler için siyaset ve fikir mücadelesi diye bir şey yoktur ve olmayacaktır.

Bu kategoride olanlar sadece aymaz, sadece gafil, sadece çıkarcı değil, aynı zamanda yüreksizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin yüreksizlerle, yükte hafif pahada ağır menfaatlerinin kölesi olmuş siyasi devşirmelerle ne bugün ne de gelecek de işi ve ilgisi olmayacaktır.

Bir zamanlar hasbelkader aramızda bulunup tefrika ve tezvirat imalatından başka bir şeye yaramayanların davamız üstünden at pazarlığı ve siyaset cambazlığı yapmaya cüret etmeleri öncelikle kendi acziyetleri ve çürümeleridir.

Bizim çürüklerle yolumuz da yönümüz de ayrıdır, Yunus’un dediği gibi, “Her dem taze doğa­rız, bizden kim usanası.”

Zalim projelerin arasından sıyrılarak, çok zor şartlar altında gerçekleştirdiğimiz bir mücadele neticesinde bugün Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilmeye devam etmektedir.

Verdiğimiz mücadelenin büyüklüğünü anlamak için tahammül ettiğimiz, sabır gösterdiğimiz, la havle deyip dayandığımız zorluklara bakılması yeterli olacaktır.

Küresel emperyalizmin Türkiye’miz üzerindeki melanet emellerine uygun olarak MHP’siz siyaset arayışlarının dayatıldığı muhasım bir siyaset mühendisliğini Türk milleti elinin tersiyle itmiş ve reddetmiştir.

Cumhur İttifakı’nın teklemesi, Cumhurbaşkanımızın tökezlemesi, Türkiye’nin tefessüh etmesi için her iğrenç ve ilkel yola müracaat edilmiştir.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri küresel siyasetin ana gündem konusu olmuştur.

Zillet ve zulmün hakimiyeti için neredeyse ayinler yapılmıştır.

Ülkemizin kaynaklarında gözü olan uluslararası sermayenin, vatanımızda hesabı olan küresel mihrakların, muazzam etki ve propaganda gücüne sahip odakların ve yerli işbirlikçilerinin, iç ve dış karanlık medya gücünün baskı ve dayatmaları Allah’a şükürler olsun ki birer birer aşılmıştır.

Cumhur varlığını korumuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıldönümü demokrasiyle taçlanmış ve aydınlanmıştır.

Nitekim Cumhur İttifakı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üstünlüğü gene kazanmış, muktedir siyasi yapısını hamd olsun muhafaza etmiştir.

Türkiye’nin istikrarlı gelişim ve ilerleyişine milletimiz omuz vermiştir.

Bizlere güvenen, bizlere inanan, yüzümüzü kara çıkarmayıp muhannete muhtaç etmeyen aziz vatandaşlarımıza, dava ve gönül insanlarımıza, bütün teşkilat mensuplarımıza, seçilsin veya seçilmesin her milletvekili adayımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.

Birlikte çok daha güçlü olduğumuzu özellikle hatırlatmayı bir vazife addediyorum.

Kurt dondurucu kışı geçirmiş, fırtınalara direnmiş, velakin yediği ayazı da hiç unutmamış, unutmayacaktır.

Baharı getireceğiz diyenlerin şimdi damı karla kaplanmış, ne Pensilvanya’da ne de Kandil’de güneş açmıştır.

Direne direne kazanacağız diyenlerin ocağına incir ağacı dikilmiş, zillet cephesi süngü düşürmüştür.

Birleşe birleşe kazanacağız diyenler, dağıla dağıla sağa sola savrulup gitmiş, CHP’ye yuva yapan siyasetin guguk kuşları seçimlerin hemen ardından taşıyıcı bedenlerine sırt dönmüştür.

Cumhur İttifakı’nın başarısını Pirus Zaferi metaforuyla gölgelemeye çalışanlar da çizgili pijamalarını giyip Türkiye’nin yükselişini tırnaklarını yiyerek izlemeye başlamışlardır.

İlk kez seçilerek 28’nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev alan 18 milletvekilimizin yanında tüm milletvekillerimize, aynı zamanda diğer partilerin milletvekillerine ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne başarılar diliyorum.

Milletimizden aldığımız destekle haşin, hain ve habis bir kuşatmayı yardık.

Boyalı medyanın kirli manşetlerini yendik.

Gayri ahlaki algı operasyonlarını geçtik.

Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik.

Tuzak kurdular, bozduk.

Çöktü dediler, dimdik doğrulduk.

Oyumuzu yüzde 2-3 gösterdiler; hiç aldırmadık, hiç de oralı olmadık.

Baraja takılacağımızı söylediler, coşkun ırmaklar gibi taştık, yangın yerinde gül olup açtık, karanlık gecede hilal olup parladık.

Bitti dediler, yeni ve yeniden güç devşirerek koşmaya başladık.

Onlar bizi tanımıyor, fakat biz menfur ve melun niyet sahiplerinin alınlarına yapışmış etiket fiyatlarında kaç kuruş yazdığını, bunların ne kadar ucuzlaştığını gayet iyi biliyoruz.

Onlar bizi görmezden geliyor, fakat biz alayını birden görüyor, yaklaşan hesap gününü dört gözle bekliyoruz.

Varsın biraz daha oyalansınlar, varsın biraz daha avunup kendilerini kandırsınlar.

İnanıyorum ki, Türk milletinin kudretini eninde sonunda görecekler.

 Milletimiz var olduğu müddetçe bırakınız dalımızın kırılıp kökümüzün kuruma imkansızlığını, yaprağımız dahi kımıldamayacaktır.

Bu gerçeği anlayacak ve kavrayacak feraseti olmayanların bizimle boy ölçüşmesi, kedinin aynanın karşısına geçip kendisini aslan görmesi kadar ucube bir halin aynısıyla özetidir.

MHP’siz Meclis düşü kuranların hepsi birden, Türk’süz millet özlemi çeken alçaklar güruhudur.

Çetin saldırılar bize sökmez, çünkü himaye edenimiz Allah’tır.

Hıyanetin fermanı bize geçmez, çünkü imanımız mukavemet ve mücadelemizin dayanağı ve sancağıdır. 

Fitne ve dedikodular önümüzü kesemez, çünkü sırtımızı dayadığımız güç mensubiyetiyle övündüğümüz Türk milletidir.

Yaparız, başarırız, kazanırız, huzur deriz, barış deriz, kardeşlik deriz, millet deriz; halkın, hakkın ve hakikatin çizgisinden de asla taviz vermeyiz.

Değerli Milletvekilleri,

Dramatik ve köklü bir ekonomik değişim çağındayız.

Bunun yanında siyasi ve sosyal olayların sofistike yapısıyla karşı karşıyayız.

Dünyanın eski dünya olmadığının da farkındayız.

Amerikan İç Savaşı’yla başlayan toplu savaşlar ve sarsıntılar dönemi İkinci Dünya Savaşı’yla zirveye çıkmış ve ardından da galip ülkelerin hakimiyet sahalarını belirlemesiyle düğümlenmişti.

Müteakiben uzun yıllar devam eden iki kutuplu dünya düzeni vasat bulmuş, Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla dünya tek kutuplu bir aşamaya geçmişti.

Artık dünyanın tek kutuptan ibaret olmadığı, farklı coğrafyalarda kutup başı ülkelerin serpilip sivrildiği, salkım ve yonca tipi ittifakların yeşerdiği nevzuhur bir insanlık döneminin içindeyiz.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Genelkurmay Başkanı da bu gerçeği ikrar ve ifade etmiştir.

Kabil’den Bağdat’a, Şam’dan Beyrut’a, Hartum’dan Trablus’a, Sana’dan Manila’ya, Bombay’dan Keşmir’e, Karaçi’den Kaşgar’a, Kırım’dan Kıbrıs’a, Kiev’den Priştine’ye varıncaya kadar çevremizde kargaşa, kutuplaşma, kriz ve çatışma iklimi egemendir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası tesis edilen küresel nizam ve silah zoruyla dayatılan kurallar hiyerarşisi sorgulandıkça huzursuzluğun çapı ve çeperi genişleyip yönetilemez gerilimler artış kaydetmektedir.

Ukrayna’nın Üçüncü Dünya Savaşı’nın test sahası olduğu iddiaları son zamanlarda etkinlik kazanmıştır.

Yüksek hassasiyetli silahlar, hipersonik füzeler, özel operasyonel kuvvetler, robotik sistemler, insansız kara, deniz ve hava araçları ya kalıcı bir barış kuşağının kurulmasına hizmet edecek ya da korkunç bir sonu hazırlayacaklardır.

Aslında insanlık bıçak sırtı bir durumdadır.

Mızrağın çuvala sığmadığı da aşikardır.

Küresel ekonomideki patinajlar siyasi ve sosyal bünyede derin çatlaklara neden olmaktadır.

Londra’dan Paris’e, Berlin’den Madrid’e, Roma’dan Atina’ya, Brüksel’den Sofya’ya kadar AB ülkeleri rahat değildir.

19 üyeli Euro Bölgesi’nin teknik anlamda ekonomik resesyona girmesi alarm zillerinin sesini daha da arttırmıştır.

ABD ve AB’de faizlerin tırmanışı enflasyona kalıcı çözüm getirememiştir.

İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, ayrımcılık, terör, siyasi istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik, etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler insanlığın başında ince bir ipe bağlanmış keskin kılıç gibi sallanmaktadır.

Hukukun gücü değil, güçlünün hukuku maalesef kıtaları dolaşmaktadır.

Mazlumlar ızdırap içindedir, zalimlerin gözü ve kursağı da doymak bilmemektedir.

Göç konusu hala insanlığın üstesinden gelemediği ana sorunlarından birisi olarak malumumuz ve muhatap olduğumuz bir sancıdır.

Türkiye, böylesi bir alacakaranlık dünya panoraması karşısında önümüzdeki yüzyıla damga vurmanın hedefindedir.

Bu hedef heyecan vericidir, elbette hep birlikte ve herkes eşittir Türkiye anlayışıyla yüzyılın vizyonuna ulaşılacaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta ifade ettiği “iç cepheyi” diri ve zinde tutmak hepimizin görevidir.

Gerçekten asıl olan iç cephedir.

Bu cephe aziz Atatürk’ün vurguladığı üzere, bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir.

Artık seçim gündemi geride kalmıştır.

Söylenen söylenmiş, herkes eteğindeki taşı dökmüştür.

Sonuçta millet seçimini yapmış, kararını belgelemiş, önümüzdeki beş yıllık süre zarfında siyasi yetkiyi Cumhur İttifakı’yla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a vermiş, takdir hakkını bu yönde kullanmıştır.

Meydanların sıcaklığını siyasetin uzlaşma ve diyalog masasına taşımamak lazımdır.

Elbette biz ne demişsek arkasındayız, her sözümüzün de yanındayız.

Ancak Türkiye’nin meselelerini konuşarak, kafa kafaya vererek, ahlaki ve milli ölçekte buluşarak çözebiliriz.

Siyaseti kör dövüşüne çevirmekten uzaklaşmalıyız.

Milletimiz bizden hizmet beklemektedir.

Bundan sonra kenetlenmeyi ve kucaklaşmayı her sahada, her aşamada sağlamalıyız.

Türk milleti tek ses, tek bilek ve tek yürek olduktan, Türkiye bütün güzellikleriyle ve değerleriyle tek nefes haline geldikten sonra zulmün feriştahı, zilletin ağa babası, düşmanın kıralı gelse göreceği yalnızca hezimet ve hüsrandır.

İnanıyorum ki, uyanan ve ayaklanan devin tekrar uyuşup uyuklamasına hiçbir vicdan sahibi insanımız tamam demeyecek, yanlışa taraf olmayacaktır.

Türkiye; ekonomisiyle, siyasetiyle, diplomasisiyle, milli birlik ve kardeşlik ruhuyla, tarihi ve kültürel müktesebatıyla, kavga yerine kucaklaşmayı öne alan sarsılmaz iradesiyle önümüzdeki yüzyılı lehine çevirebilecektir.

Dileğim muhalefet partilerinin girdikleri tünelden, düştükleri türbülanstan bir an evvel çıkmaları, milli ve ahlaki siyaset ilkelerini gecikmeksizin benimsemeleridir.

Maalesef ülkemizin öncelikli sorun alanlarından birisi fikirsiz, temelsiz, kimliksiz, istikametsiz, hedefsiz, heyecansız, milli ve manevi değerlere hazımsız muhalefet anlayışıdır.

Bu anlayış demokrasimiz için de bir kambur ve külfettir.

Muhalefet partilerinin kaynayan kazanı kapak tutmasa da, bu bizim meselemiz değildir.

Birbirlerini yiyip tüketmeden orta yolu bulmaları tavsiyemdir.

Kulislerin ateşlenmesi, lobilerin iştahlanması onların iç sorunudur.

Üzüntümüz CHP Genel Başkanı’nın hala milletimizin mesajını algılayamamış, hala anlam verememiş olmasıdır.

Bir televizyon kanalında, “kazanamadık, ama ağır bir yenilgi de almadık” sözleri, köylülerimizi ve TRT’yi suçlayan ve hakir gören tarihi hatası şuur kaybının yanı sıra hala şoku atlamadığına delildir.

Köylülerimizi suçlamak, aşağılamak, horlamak bir defa demokrasiye, milli iradeye, insani değer ve mirasa çok kesif bir saldırıdır ve failinin derhal özür dilemesi lazımdır.

Bu ayıplı sözler milletimizi derinden yaralamış, aynı şekilde CHP’ye oy veren vatandaşlarımızı da şaşırtmıştır.

Anadolu’nun kavruk yüzlü, nasır tutmuş elli, tarlasında ve ağırında nafakasının mücadelesinde olan şerefli insanlarımızı anlamadan, haklarını teslim etmeden, onların gönüllerine girmeden yapılacak hiçbir mücadeleden sonuç alınamaz.

Sayın Kılıçdaroğlu’nu defalarca uyardım:

“Güvenme dostuna, saman doldurur postuna” dedim.

CHP’nin üzerinden 40’a yakın milletvekilini kapan doğruca kendi evine gitti.

CHP’nin önünden rastlantıyla geçene Cumhurbaşkanı yardımcılığı vaat edildi.

Bakınız daha birkaç gün önce Ankara’yı sel götürdü, mazgallar tıkandı, araçlar sular altında kaldı, vatandaşlarımız mağdur oldu, her yer göle dönüştü, ama CHP’li Belediye Başkanı il il, meydan meydan dolaşarak asıl görevini unutmuş, şehrin yüzüstü bırakmıştı.

Emanete tıpkı İstanbul Belediye Başkanı gibi ihanet etmişti.

Ankara’ya çivi çakılmadı, belediye hizmetleri uzun zamandır askıya alındı.

14 Mayıs akşamı bu iki belediye başkanı beşinci sınıf bir çadır tiyatrosunda gösteriye çıkarak kazandık diyorlardı, ama sorumluluğunu taşıdıkları kentlerine kaybettirdiklerini çok geçmeden herkes görüp anlamış oldu.

Dolduruşa geldiler, itibar ve inandırıcılıklarını spot piyasaya düşürdüler.

Nefsine söz geçiremeyenden siyasetçi olmayacağı gibi adam da olamayacaktır.

Yine Kılıçdaroğlu’nu Hz.Mevlana’nın sözüyle uyardım ve dedim ki:

“Kiminle gezdiğinize, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin; çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”

Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer ortaklarının milletin çağrısına kulak verip, en azından yeni bir anayasa konusunda olumlu ve yapıcı yaklaşmaları önümüzdeki en belirgin samimiyet testidir.

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’mize geniş katılımlı, kapsayıcı, demokratik nitelikli, milletimizin özlemlerini yansıtan, devlet ve millet dengesini titizlikle kuran bir anayasa kazandırabilmek için elini taşın altına koymaya hazırdır.

Bu kapsamda Cumhuriyet’in 100’ncü yıldönümünde 100 maddelik Anayasa teklif metnimiz de çoktan hazırlanmıştır.

Yeni yüzyılda, 100 il, 1000 ilçeden müteşekkil idari yapısıyla gücüne güç katmış bir Türkiye’yi inşa ve ihya etmemiz mümkündür.

18 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen 13’üncü Olağan Büyük Kurultayımızda milletimle paylaştığım beş stratejik hedeften birisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, daha yerinde bir ifadeyle, Türk Tipi Başkanlık Modeli’ne sahip çıkmak, ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına hizmet etmektir.

Bir başka stratejik hedef olarak da; sivil, geniş katılımlı, herkesi kapsayan, yeni yönetim sisteminin ruhuna ve dokusuna müzahir yeni bir anayasa hazırlığını göstermiştim.

Demiştim ki, “Milliyetçi Hareket Partisi bu kapsamda gerekli çalışmalarını sürdürmektedir ve önümüzdeki birkaç ay içinde hazırlıklarımız Allah’ın izniyle tamamlanacaktır.”

Milliyetçi Hareket Partisi yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını Allah’a şükürler olsun ki 4 Mayıs 2021 tarihinde bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır.

 “Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa” teklif metnimiz müzakere edilmek için hazırdır.

Biz de laf yok icraat vardır.

Dedik mi yaparız, yaptık mı mertçe sahiplenmesini biliriz.

Temel görüşlerimizi merak edenlere tekrar hatırlatırım ki:

Türkiye Cumhuriyeti adıyla, Türk milleti kimliğiyle beraberce yaşayabilmemizin tartışılmaz ilke ve esasları 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve kurucu kahramanlar tarafından belirlenmiştir.

Başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu kaydedilmiş ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurlarıyla bir bütündür, aynı zamanda milli ve üniter bir devlettir.

Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen beşeri bir varlıktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu Milli Mücadele’nin eseridir.

Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür.

İstiklal Marşımız, İstiklal Savaşımızın kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir hatırasıdır.

Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller “tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan” ülküsüdür.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, göstereceği yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya sonuna kadar yeminlidir.

Bunlar bizim hayat ve varlık kaynağımızdır.

Bizim Anayasa hazırlığı ekseninde aradığımız uzlaşma ve diyalog zemini ancak milli ve manevi ilkelere saygı ve riayetle mümkündür.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada mutabakat araması asla ve asla mümkün değildir.

Beklentimiz ve ümidimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin milli duruş ve Anayasa hazırlığı için yaptığı sağduyu ve kucaklaşma çağrılarının bu ilkeler etrafında cevap bulmasıdır.

Sözlerime son vermeden altını çizerek açıklamak isterim ki;

Asgari ücretle geçinen kardeşlerimizin, emeklilerimizin, memurlarımızın ve toplumun her kesiminin döviz kurundaki dalgalanmalardan korunarak insanca yaşayacakları ücret ve maaş seviyelerine çıkarılmalarını destekliyor, üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyorum.

Ayrıca 11 Haziran 2023 tarihinde Pençe-Kilit Harekât Bölgesi’nde bölücü terör örgütü PKK’nın tuzakladığı el yapımı patlayıcıların infilak etmesiyle şehit düşen Uzman Çavuş Cem Ahmet Kaya ile Uzman Çavuş Halil Şahin evlatlarımıza ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum.

Başımız sağ olsun, vatan sağ olsun, milletimiz sonsuza kadar var olsun.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, Meclis çalışmalarında her birinize üstün başarılar temenni ediyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.

 

DEVLET BAHÇELİ

MHP GENEL BAŞKANI 

 


Liderimiz Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, MHP Genel Merkezimizde Gerçekleştirdiği Basın Toplantısı konuşması. 28 Mayıs 2023

Değerli Basın Mensupları,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı en iyi dileklerimi sunuyorum.

Türk milleti bugün tarih yazmış; kutlu varlığına, müstesna hedeflerine, müstakbel ve muteber geleceğine tertemiz iradesiyle sahip çıkmıştır.

Yurt içinde ve yurt dışında yaşayan aziz vatandaşlarımızın katılımıyla Cumhurbaşkanı Seçiminin ikinci tur oylaması yapılmış, kesin olmayan sonuçlara göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan 13’ncü Cumhurbaşkanımız olarak seçilmiştir.

Tezahür eden milli iradeye herkes ve her kesim asgari ölçülerde saygı duymalıdır.

Türk demokrasi ve siyaset tarihinde iki turlu bir seçimin ilk örneği yaşanmakla birlikte, seçime katılım oranının yüksekliği milli ve demokratik şuurun canlılığına da işaret etmiştir.

Türkiye’nin, demokrasi standartlarında yüksek bir seviyeye ulaşmasının yanı sıra, bu hususta dünya çapında mukayeseli bir üstünlük kazandığı artık hiç kimsenin ihmal edemeyeceği çarpıcı bir gerçek olarak belirginlik kazanmıştır.

İstanbul’un fethinin bir gün öncesinde, aziz milletimiz bu defa parlak bir demokrasi fethiyle egemenlik haklarını ve tarihi mirasını güçlü şekilde kucaklamış, aynı zamanda kardeşlik hukukuyla var oluş namusunu koruyarak Türk ve Türkiye Yüzyılı Vizyonuyla buluşturma iradesi göstermiştir.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimiyle TBMM’de çoğunluğu Cumhur İttifakı’na tevdi eden Türk milleti, 28 Mayıs’ta da Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını seçmiş, nitekim büyük Türkiye ülküsünü desteklemiştir.

İstikrar ve güvenliğimiz, iç barış ve huzur ortamımız, istiklal ve istikbal hedeflerimiz sandıkta mümtaz ve müessir bir iradeyle müdafaa edilmiş, hamd olsun ülkemizin önü ardına kadar açılmıştır.

Milletimiz iftira ve inkar siyasetine prim vermemiştir.

Yine milletimiz yalan ve yıkım simsarlarına itibar etmemiştir.

Milli geleceğimizin zillete değil zafere müstahak olduğu da tescillenmiştir.

Dünya birleşmiş ve karşımıza geçmiş, ancak Türk milletine sökmemiştir.

Küresel lobiler, kulisler, çıkarcılar, eyyamcılar, entrikacılar, provokatörler, kirli örgütler, sermaye çevreleri, tefeciler, bankerler, ABD’sinden AB’sine kadar tüm ülkeler zilletin fermanını okumuş, fakat Çanakkale ruhunu, Milli Mücadele duruşunu, cumhurun haysiyetle perçinlenmiş ufkunu aşamamışlardır.

Bilhassa 14 Mayıs seçimleri öncesi Türkiye dört bir koldan ablukaya alınmış, milli iradenin kundaklanması amacıyla her türlü iç ve dış mahreçli operasyon küstahça ilerletilip icra edilmiştir.

Bu kapsamda;

√ Sosyal medya teröristlerinin ahlaksız isnatları,

√ Ekonomik tetikçilerin azgın tehditleri,

√ Küresel medyanın zehirli emelleri,

√ Emperyalizmin karanlık senaryoları,

√ Egemen güçlerin zelil tezgâhları,

√ Kanlı terör örgütlerinin hain eylem ve telkinleri,

√ Türkiye aleyhine çalışan etki ajanlarının alçak faaliyetleri,

√ Satılmış anket şirketlerinin sahtekar servisleri,

√ İşbirlikçi köşe yazarlarının bitmek tükenmek bilmeyen rezillikleri,

√ Çürük yorumcuların ve sahte uzmanların körüklenmiş ezberleri,

√ Manşetinden nifak damlayan bazı gazetelerin anormal dezenformasyonları,

√ Ekranlarından zift gibi kara propaganda saçılan bir kısım televizyon kanalının tertipleri,

√ Son tahlilde Türkiye’ye karşı beşinci kol faaliyetini aratmayacak şekilde siyaset yapan zilleti ittifakının sivri ve spekülatif teklifleri milletimizin gözü önünde, vicdan ve insaf ölçülerini çiğneye çiğneye sahnelenmiştir.

Türk milleti 14 Mayıs ile 28 Mayıs’ta tarihi ve hür iradesine hiçbir mihrakın zincir vuramayacağını göstermiştir.

Bu tablo gurur verici bir demokratik asaletin, tarih boyunca yüksek mücadelelerle elde edilmiş tam bağımsızlık onurunun ikamesi olmayan kazanımı olarak tarihe geçmiştir.

28 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçiminde küresel kuşatma yarılmış, Türkiye kutup yıldızını andıran aydınlığını korumuştur.

Bundan sonra gelecek Türk asrıdır, geleceğin gücü Türkiye’dir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıldönümü taçlanmıştır.

Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine ilk adım doğru adamla, cumhurun bizatihi varlığıyla kudretli biçimde atılmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle 13’ncü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yürekten ve samimiyetle kutluyor, Allah bahtını ve yolunu açık etsin diyorum.

Ayrıca hiçbir tahrik ve aldatıcı propagandalara aldırmayarak dönek ve devşirilmiş siyaset cambazlarını ellerinin tersiyle iten, Türkiye’yi ve cumhurun istikrar, istiklal ve istikbal hedeflerini önşartsız savunan ve sahiplenen vatan ve millet sevdalısı aziz dava arkadaşlarıma,

Cumhur İttifakı’nın ortak paydasında buluşan bütün partilere ve bu partilere gönül vermiş kardeşlerimize,

Duasıyla ve iradesiyle Cumhurbaşkanımızı ve Cumhur İttifakı’nı destekleyen aziz milletimin her güzel insanına teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum.

Bugün 85 milyon Türk vatandaşının tamamı kazanmıştır.

Bugün mazlumlar, milli birlik ve kardeşliği kalbinde bayraklaştırmış herkes kazanmıştır.

Bugün kucaklaşma, kaynaşma, barışma ve muhabbet kazanmıştır.

Kaybeden kötülerdir, kanlı heveslerdir, hain ve kötürüm niyetlerdir, küresel bağlantılı zillet siyasetinin bir avuç yönetici güruhudur.

28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı Seçiminin ülkemize, milletimize, demokrasimize, gönül ve kültür coğrafyalarımıza hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Rabbim mahcup etmesin, yolda bırakmasın, husumet cephesine fırsat vermesin.

Bu münasebetle sizleri ve aziz Türk milletini hürmetle selamlıyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.


LİDERİMİZ SAYIN DEVLET BAHÇELİ BEY'İN GRUP TOPLANTISINDA YAPMIŞ OLDUKLARI KONUŞMA-31.01.23

Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Haftalık olağan Meclis Grup Toplantımıza başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, başarılı ve huzurlu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.

Bugünkü toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından takip eden tüm vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda birlik ve dirlik mücadelesi veren tüm kardeşlerimize şükranlarımı sunuyor, en halisane selamlarımı iletiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin hedefleri büyük olduğu kadar, bu hedefleri tahkim ve takviye edecek heves ve heyecanları da büyüktür.

Büyüklük taslamayan, tevazuyu elden bırakmayan bu büyük olma hali; Türk milletini medeniyetler ve milletler mücadelesinin en üstüne çıkarmak, Türkiye’yi de “Lider Ülke” yapmak için gerekli olan manevi ve moral seviyenin, ilham ve inanç sentezinin ilk ve ön şartıdır.

Hamd olsun kaynağımız bereketli, kaderimiz berrak, kalbimiz berkemaldir. Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi bilir.

54 yıllık bir maziye dayanan siyaset ve dava mücadelemizin hiç kimseye, hiçbir güç ve çıkar lobisine diyet borcu yoktur.

Saklayacak, gizleyecek, üzerini örtecek bir açığımız yoktur.

Başımızı eğecek, yüzümüzü kızartacak, gözlerimizi kaçıracak bir yanlışımız, bir mahcubiyetimiz, verilemeyecek bir hesabımız da olmamıştır.

Neysek oyuz, nasılsak öyle görünürüz, göründüğümüz gibi olacak cesaret ve özgüvene fazlasıyla sahibiz.

Bazıları bizi hazmedemez, zira bünyeleri helale alışkın değildir.

Bazıları bizi tanıyamaz, zira onlar gözleri açıkken bile gaflet uykusuna dalan, sonra da ışığın altında bile fark edilmeyenlerdir.

Kaldı ki görmek istemeyen bir göze aydınlığın yararı dokunamayacaktır.

Tutamayacağımız sözü dilimize, veremeyeceğimiz sevgiyi kalbimize, ulaşamayacağımız hedefleri önümüze koymadık, koymaya da niyetimiz yoktur.

Merhum Hocamız Prof.Dr Nurettin Topçu’nun dediği gibi “kin, zaafın ve esaretin mahsulüdür. Muhabbet, bolluk ve rahmet dağarcığıdır.”

Bizim işimiz kin değil muhabbettir; kibir değil mehabettir; nihayet milli ve Muhammedi ahlakı hakkıyla içselleştirip yaşamaktır.

Gündüz vaktinin korkak gecelere, nezih ve serazat bir kalbin zalim bedenlere acıdığını en iyi bilen, en iyi gören Milliyetçi-Ülkücü Hareket’tir.

Toprağına merhamet tohumu serpilmeyen ülkeler, nice fatihlerin matemi olmuştur.

Gönüller arasında karanlık uçurumlar açan anlayışsızlık, katılık, kötülük, sevgi kıtlığı ve bunlardan mülhem insani felaketler merhamet cevherinden mahrumiyetin çok soğuk esintisidir.

Bu esintiye yüreğimizin sıcaklığıyla direniyoruz.

İftira salgınına inancımızın şifasıyla karşılık veriyoruz.

Biz merhameti de biliriz, mertliği de biliriz, mefkûreyi de biliriz, melanet emellerden hesap sormasını da mutlaka biliriz.

Biz bu ülke, bu vatan, bu bayrak uğruna, rahmetle ve hürmetle andığımız hilal kaşlı, kurt bakışlı 3 bin şehit verdik.

Şafağı ağarmayan nice zifiri karanlıkları yendik.

Gideni gelmeyen, ağlayanı gülmeyen, feryadı dinmeyen, hüsranı bitmeyen, ancak imanlı mücadelesi de asla eksilmeyen zulmet dolu senelerde kendi yarasını iyileştiren bir aslan gibi doğrularak kükremesini bildik.

Siyasi seciyemiz, Türklüğe duyulan emsalsiz bir sevdanın potasında eriyerek, yeri gelince sükût gibi münzevi, yeri gelince de çığlık kadar hür oldu.

√ Kendi yatağımızı kendimiz açarak,

√ Kendi akışımızı kendimiz sağlayarak,

√ Önümüze çekilmiş engelleri günbegün aşarak,

√ Birleşecek gövde arayan başka pınarları aramıza katarak Türk-İslam ülküsünün mecrasında tıpkı bir akıncı ruhuyla ilerledik.

Çelme taktılar, tökezledik, ama düşmedik.

Arkamızdan ittiler, sendeledik, ama eğilmedik.

Kuyuya attılar, vakti saati geldiğinde Yusuf olup çıktık.

Mahkûm ettiler, vatan sağ olsun dedik.

Mağdur ettiler, kaderimiz buymuş, Allah bizimledir dedik.

Azığımız ıstırap olsa da yeise kapılmadık.

Bulanık akan suların günü geldiğinde durulacağına inandık.

Gökyüzüne direkleri kuracağımız günleri saydık.

Kurban olduk vatana, kutup yıldızı gibi parladık.

Merhum Faruk Nafiz Çamlıbel’in, “Bizim Memleket” isimli şiiri vatana kurban olanların adeta manzum seslenişidir ve şöyledir:

 

Orada yaşayan erlerin içi,

Bir yaşta yoğurur derdi, sevinci;

Onlar ki sabansız, tarlasız çiftçi,

Davarsız, kavalsız çoban olurlar.

Başıboş, kırlara salar tayını,

Elinden düşürmez okla yayını;

Ellere bırakır zafer payını,

Memleket yolunda kurban olurlar.

 

Artık ve asla zafer payını ellere bırakmayacağız.

Hakkımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.

Milli haysiyetimizi ve dava onurumuzu çiğnetmeyeceğiz.

Şairin dediği gibi:

 

Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır,

Külümüzden yükselen duman bizden yanadır,

Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır,

Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır.

 

Dahası irade bizden yanadır. İstikbal bizden yanadır. İstiklal bizden yanadır.

Yetmez, millet bizden yanadır. Tarih bizden yanadır. Talih bizden yanadır.

Bu da yetmez, elleri nasır tutmuş analar bizden yanadır. Başını niyazla semaya çevirmiş babalar bizden yanadır. Dedeler, nineler, henüz bıyığı terlememiş sabiler bizden yanadır.

Rüzgar bekleyen bayrak bizden yanadır. Türklüğün varlığı bizden yanadır. Türk gençliği bizden yanadır. Türkiye bizim yeryüzü cennetimizdir ve sonuna kadar bizden yanadır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne zincir vurmak, kement bağlamak, kelepçe takmak hiçbir alçağın, hiçbir ahlaksızın harcı ve haddi değildir.

Sürekli körüklenen karalama kampanyalarının, sürekli gündemde tutulan karanlık senaryoların müellif ve müteahhitlerinin, zamanı geldiğinde hem vallahi, hem billahi burunlarından fitil fitil getireceğimizi de herkes bilmelidir.

Kötüleri ve kötülükleri unutursak kanımız kurusun.

Yok öyle üç kuruşa beş köfte, saman altından su yürütüp saklandıkları deliklerden bağrımıza taş atanların yakasından bizzat büyük Türk milleti tutacaktır.

Millet kendi eserine, sevdasından deliye dönmüş Milliyetçi Hareket Partisi’ne duasıyla, desteğiyle, dev gibi iradesiyle sahip çıkacaktır.

Hiç kimse boşuna hayal kurmasın, boş yere hesap yapmasın.

Milliyetçi Hareket Partisi, içinde milletin olmadığı, milli ve manevi değerlerin yer almadığı hiçbir hedefi kabul etmez, etmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi, aslını inkâr etmez, etmeyecektir.

Bizi meşgul edip Türkiye üzerinde oyun kuracağını zanneden, siyaseti sokak dedikodusuna çeviren, davamızın iffetine çamur atmaya kalkışan, Bozkurdu çakala boğdurmak için fırsat kollayan ahmaklara, asalaklara, aşağıların da aşağısına yuvarlanmış arsızlara en küçük geri adımımız söz konusu olursa diyorum ki, gök girsin kızıl çıksın.

Hepsine birden de meydan okuyorum.

Etrafımızda dolaşanları görüyoruz. Zehir ve zillet saçanları anbean takip ediyoruz.

Fitne yayan siyasetçileri, sözde gazetecileri, sosyal medya farelerini, ülkeden korkakça kaçmış şerefsizleri, FETÖ’cü hainleri, bölücü mihrakları, dış bağlantılı casusları,  köksüzleri, kimliksizleri, millet ve milliyet hasımlarını rezil rüsva etmek için uygun zamanı sabrın gücüyle, Allah’ın inayetiyle, milletimizin metanetiyle bekliyoruz.

Bize kan sıçratmak isteyenlerin alayının elinde, yüzünde yakasında ve vicdanında şehitlerimizin kanı vardır.

Şeytanın uşaklarına milletin evlatları yenilmeyecektir.

Operasyon piyonlarına teslim bayrağı çekecek bir korkak aramızda yoktur.

Emperyalizmin maşalarına Müslüman Türk milleti eyvallah etmeyecektir.

Batılın tuzaklarına hakkın ve haklının yanında duranlar kesinlikle düşmeyecektir.

El mi yaman, bey mi yaman göreceğiz, kötülük saçan Türk düşmanlarının hepsine bir gün sıfıra inmiş temas hattından bakacağız.

İçimize sızmış işbirlikçileri ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen idare-i maslahatçıları da ayrıca ve dikkatle değerlendireceğiz.

Davamızın hisarları ok yağmuruna tutuluyorken, risk almayan, bana ne diyen, kendini ortaya koymayan, ıslık çalıp eli arkasında dolaşan aymazları da tek tek not ediyor, onları unutmayacağımızı buradan kararlılıkla ifade ediyorum.

Vizyonu yetmeyenlerin menzillerinin tükendiği yerde terk etmeleri, hızlı koşanların soluk almak için duraksamaları, hatta farklı etkilerin sonucu değişmeleri, dönüşmeleri, yılmaları, umutsuzluk ve yılgınlığa düşmeleri her zaman mümkündür ve beklenmelidir.

Bu nedenle bize düşen görev, kafa karıştıran, akıl çelen, zihin bulandıran bozuk zihniyetlerin etki alanına girmeden hak bildiğimiz yolda arkamıza bakmadan hızlı adımlarla yürümektir.

İyi günü herkes paylaşır, mühim olan zahmetli dönemlerde bir ve beraber olmaktır.

Konu paye kapmaya, taltif almaya gelince el ovuşturup telaşla öne çıkanlarla, zorlu mücadele dönemlerinde masa altına saklanıp üç maymunu oynayanlarla işimiz olamaz, ortak geleceğimiz olamaz, kalbimiz bir atamaz, atmayacaktır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Özellikle hatırlatmak isterim ki, Türkiye’ye ve Türk milletine kalkan elleri kırmak, saldırıları engellemek, gerekirse canımızı feda etmek bizim için şeref bahsidir

Üç hilal, ecdadın yadigârı, ezilenlerin yareni, hakkı yenmişlerin yarı, milli birlik ve kardeşliğin yaldızıdır.

Üç hilalin ışığı al bayrağın ışığıdır.

Bize FETÖ’cüler saldırıyormuş, saldırsınlar.

Bize PKK’lılar saldırıyormuş, saldırsınlar.

Zillet ittifakı ağız birliği etmiş, iftiralarını kusuyormuş, varsın yapsınlar.

Bize Türk ve Türkiye düşmanları saldırıyormuş, bırakın aynen devam etsinler.

Bizim tarafımız belli, istikametimiz sıratı müstakimdir.

Himaye edenimiz Allah, destekçimiz büyük Türk milletidir.

Açık hesap 14 Mayıs 2023 tarihinde sandıkta görülecektir.

Partimizin zor durumda olduğunu gün aşırı söyleyen çapulcular vardı.

Millet ve vatan uğruna kendi bindiği gemiyi denizin ortasında yakacak kadar kaygıyı ve korkuyu yenmiş bir davanın mensuplarını elinde kibrit kutusuyla tehdit etmeye çalışan densizler ve denyolar vardı.

Ağızlarından salyalar aka aka istifa edip gidenlerden bahsediyorlardı.

Oyumuzun düştüğünü iddia ediyorlardı.

Bir yalana bin yalan ekleyip algı operasyonlarıyla üzerimize geliyorlardı.

Türklüğün anayasadan çıkarılmasına hazırlık yapan, PKK’ya mütareke çağrısını silahlara veda kisvesiyle açıklayan, Türkiye’yi zalimlerin kafesine hapsetmek için tertip içinde olan ne kadar kokuşmuş zihniyet sahibi ve ar damarı çatlamış siyasetçi varsa Cumhur İttifakı’nın zayıfladığını, kan kaybettiğini koro halinde söylüyordu.

Ömer Hayyam diyordu ki;

Felek ne denli cömert aşağılık insanlara!

Han hamam, dolap değirmen hep onlara.

Kendini satmayan adama ekmek yok;

Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!

Bu cürüm ve müfteri güruhuna gerçekten de yuh olsun, yazıklar olsun, bu vatanın ekmeğini yiyip de Türk düşmanlarının vaatlerine kendini satanlara da her şey haram olsun.

Sanıyorum bunların hepsi Amasya’yı görmüştür. Tahmin ediyorum Amasya’dan ders almışlardır. Herhalde Amasya’daki heybetten küçük dillerini yutmuşlardır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne kucak açan onbinlerce vatandaşımızın muazzam coşkusuna cümle alem şahit olmuştur.

Amasya Genelgesi’nin ruhuyla birleşip bütünleşen Milliyetçi Hareket Partisi zillete düşenleri yine şaşırtmış ve ters köşeye yatırmıştır.

Vaktimiz olsa şerefin ne demek olduğunu hece hece anlatırdım, ancak kaybettikleri bir değerin ne olduğunu dinlemenin bunlara oldukça ağır geleceğinin de farkındayım.

Kiralık anket şirketleri Amasya’ya baktınız mı?

MHP’yi sosyal medya kumpaslarıyla infaza kalkışan namussuzlar Amasya’nın şahlanışını izlediniz mi?

Henüz yeni başlıyoruz, alayınızı birden çılgına döndüreceğiz.

14 Mayıs 2023 tarihine kadar konuşacaklarını konuşsunlar, sonra sıra Türk milletine gelecektir.

Diyorum ki, “Aziz Milletim Sıra Sende”

Varlığına sahip çıkmak için sıra sende.

Onuruna sahip çıkmak sıra sende.

“Aziz Milletim Sıra Sende.”

İstiklaline ve istikbaline destek olmak için sıra sende.

Hakkına, hukukuna ve haysiyetine sahip çıkmak için sıra sende.

15 Temmuz gecesi Ankara’yı bombalayan FETÖ’cülerden, emzikli bebeklere kurşun sıkan PKK’lılardan ve bunlarla yol yürüyen zillet ittifakından hesap sormak için sıra sende. Yetki sende. Ruhsat sende. Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı da seninle.

“Aziz Milletim Sıra Sende.”

Huzurlu bir gelecek için sıra sende.

Lider Ülke Türkiye’yi inşa etmek için sıra sende.

Türk ve Türkiye Yüzyılının sayfasını açmak için söz ve sıra sende.

Türklüğün sosyo-kültürel yükselişinin binlerce yıllık kazanımlarını; millet olmanın kolektif kuvvet ve dayanışmasını zayıflatarak,

√ Milletten kabileye,

√ Cemiyetten cemaate,

√ Üst kimlikten alt kimliğe,

√ Millilikten yerelliğe,

Toplumsallıktan yalnızlığa,

√ Birlik olmaktan bireyselliğe dönüştürecek tarihi bir yanlışa hizmet eden zillet ittifakını sandığa gömmek için “Aziz Milletim Sıra Sende.”

CHP’sinden İP’ine ve zilletin diğer tüm paydaşı olan partilere varıncaya kadar tavsiyem şudur: Hepinizin arıza sinyali yanıyor, ne sanayiye gitmek ne de sandığı sabote etmeye kalkışmak hiç birinizi kurtarmaya yetmeyecektir.

Cumhur İttifakı sefil gayelere müsaade etmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi milletiyle bir ve beraber olacak zillet ittifakını siyaset çöplüğüne yollayacaktır.

“Aziz Milletim Sıra Sende” temalı Amasya Açık Hava Toplantımıza katılan bütün vatandaşlarıma, bütün dava arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum.

Parti teşkilatlarımızın değerleri yöneticilerini hassaten kutluyor, başarılar diliyorum.

Açık hava toplantılarımıza kararlılıkla devam edeceğimizi de buradan bir kez daha duyuruyorum.

5 Şubat 2023 Pazar günü bu kez Tekirdağ’da olacağız ve bu ilimizde vatandaşlarımızla hasret gidereceğiz.

Ve tekraren diyorum ki:

İnandık, başaracağız.

Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde cumhurun zafer sancağını el ele verip kaldıracağız.

Bıyığını kesip ayrılanlar varmış, manen aramızda olmayanlarla zaten ilgilenecek değiliz. Hiç olmayanların yokluğundan da şikayet edecek değiliz.

Gönül kervanımıza her gün katılan binlerce Türkiye sevdalısıyla işimize bakıyoruz, önümüze bakıyoruz, yolumuza azimle devam ediyoruz.

Bayağı senaryoların hızımızı kesmesine göz yummayacağız.

Her insanımızı kucaklayacağız ve kardeş bileceğiz.

Her değerimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.

Hiç kimsenin etnik, mezhep, ideolojik ve fikri farklılığına kafa yormayacağız.

Öz dururken kabukla ilgilenmeyeceğiz.

Ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmayacağız.

Sanal ayrımlarla meşgul olmayacağız.

Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine büyük bir aile olduğumuzu hiç aklımızdan çıkarmayacağız.

Ve diyeceğiz ki: “Aziz Milletim Sıra Sende.”

Şer cephesinde buluşan müfteri ve münafıkları da buradan uyarıyorum:

Damarımıza basanlarla, kurumsal kimliğimize organize şekilde saldırı yapanlarla yerin yedi kat dibine inseler de hesaplaşacağız, gözlerinin içine baka baka, hukukun imkanlarını sonuna kadar kullanarak layık oldukları akıbetle buluşturacağız.

Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe devletimizi ve milletimizi hiç kimse bozguna uğratamayacaktır.

Teminat Türk milletidir.

Teminat Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Teminat Cumhur İttifakı’dır.

Bu duruş ve inanışımıza itiraz eden kim varsa buyursun karşımıza geçsin, hepsinin boynunun ölçüsünü tek başımıza almasını da biliriz.

Muhterem Arkadaşlarım,

Cumhuriyet’in yeni yüzyılını umutla karşılayacağız.

Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünü iftiharla kutlayıp milli iradenin seçim ve tercihiyle Türk ve Türkiye Yüzyılının tertemiz sayfasını açacağız.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle de geçmişin muzaffer anılarını geleceğin müstakbel ve müstesna özlemleriyle eklemleyeceğiz.

Biz mevsimlere göre kuruyarak çekilen veya yağışa göre sel olup taşan, dahası bulanan bir nehrin arayışında değil, okyanus gibi haşmetli bir istikbalin peşindeyiz.

Bunu da başarmaya kapasite ve kabiliyet itibariyle yeterli ve yetenekliyiz.

Dünyanın nereye ve nasıl gittiğini bütün aşamalarıyla yorumluyoruz.

Beşeriyetin yaşadığı buhranların kaynağını dikkatle tefrik ve teşhis ediyoruz.

Dünyada oynanan büyük oyunların mahiyetini ve zulüm aktörlerinin gölgeli iç yüzünü açıklıkla görebiliyoruz.

Türkiye’nin dünyadaki stratejik yerini ve jeopolitik mevkiini detaylarıyla anlamlandırıp siyasetimizin eksen ve koordinatlarını fikri zenginliğimizle çiziyoruz.

Türk milletinin gelecekte nerede olması gerektiğini vizyoner bir bakış açısıyla ele alıyor, hedeflerimizi reel politik düzlemde isabetle tayin ediyoruz.

Ülkemiz ve milletimiz için hedeflerimiz nelerdir ve bunu nasıl başaracağız? Sorusuna sürekli cevaplar arıyor, düşünce temelinde siyaset oluşturuyoruz.

Bugün hepimizin öncelikli görevi; dünyada yaşanan gelişmeleri kavramak, insanlığın ortak kaderine ilişkin sorunları çözecek, Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazları aşacak, zarar gören kardeşliğimizi onaracak siyaset anlayışını ortaya koymaktan geçmektedir.

Türk siyaseti ve siyasetçisi, bu birikimlerin ışığında ülke kaynaklarını en iyi ve en verimli bir şekilde kullanarak ülkesini geleceğe hazırlayıp taşımakla mükelleftir. Ve partimiz buna hazırdır.

Bildiğiniz gibi milliyetçilik millet olma halinin şuurla kavranması ve savunulmasıdır.

Bir millete mensup olmak başkadır. Bu mensubiyetin devamını şuurla benimsemek başkadır.

Ancak millet yalnızca sosyo-kültürel bir toplumsal uzlaşma alanı değil aynı zamanda politik bir uzlaşmanın da sonucudur.

Bilhassa demokratik milli devletlerde, toplumun ortak veya benzer taleplerle ortalama politik bir uzlaşma arayışının sonuca ulaşabilmesi için,

√ İnsanın nasıl yaşayacağı,

√ Ailesini nasıl geçindireceği,

√ Nasıl yönetileceği,

√ Hangi hakları talep edeceği,

√ Ve bunları kendisine kimin ve nasıl ulaştıracağı gibi haklı soruların cevap bulması zaruridir.

Bu açıdan millet birliğini bozan yalnızca dilde, inançta, ülküde ayrışma değil, nasıl yönetileceği ve hangi hakları isteyeceği konusunda karar verememiş toplumların yaşadıkları gelgitler ve tereddütlerdir.

Bir siyasi parti olarak bizden beklenen görev ve fonksiyonlardan biri ve belki de en önemlisi bu tereddütleri gidermektir.

Bu nedenle "biz" merkezli bir anlayışın temsilcisi olan milliyetçiliğin "ben" ile olan bağlantısını dikkate alarak "ben ve biz" arasında hassas bir denge oluşturmalıyız.

Milliyetçiliğin anlamı olan "biz" sayısız "ben"lerden oluştuğuna göre vatandaşlarımızın sorunlarını çözerek milletimizin de sorunlarını çözecek, millet eksenli ve insan odaklı bir siyaset gelişimini daha da güçlendireceğiz.

Bu durumda, insanın yaşadığı her sorunun siyasetimizin de ilgi ve çözüm sahasına gireceğini asla unutmayacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhuriyet’in yeni yüzyılına, mazisi 1,5 asra ulaşan fikri derinliğiyle, 54 yıllık siyasi mücadelesinden damıttığı tecrübesiyle hazırdır, nazırdır, nazımdır, köklerinden kopmadan yenilenmeden yanadır.

Yeni yüzyılın eşiğinde oyalanmaya hakkımız yoktur.

Zaman kaybına tahammülümüz yoktur.

Tarihi akışın gerisinde kalmaya, zamanın tozunu yutmaya, milletler mücadelesinde ezilmeye hiç ama hiç niyetimiz yoktur.

Bu nedenle Cumhur İttifakı milletinin ve ülkesinin hizmetkârıdır, yeni yüzyıla Türk mührünü vurmaya yeminlidir.

Aslına bakılırsa zillet ittifakının karın ağrısı da budur.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına birden bire seslerini yükseltmeleri, itiraz ve tepkilerini yoğunlaştırmaları bir defa milletimizin umutlarını küllemek ve kündeye getirmektir.

Bu beyhude çabanın sonu ve sonucu elbette hüsrandır.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı bal gibi, buz gibi yasaya uygundur, anayasa uygundur, ahlaken ve hukuken de meşrudur.

16 Nisan 2017 tarihli Halkoylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir.

Yeni sistemle birlikte, Cumhurbaşkanlığı makamının “anayasal statüsü”  değişmiş; tarafsız, yetkisiz ve sorumsuz özelliğinden partili, yürütmede tek yetkili ve tam sorumlu hale dönüşmüştür.

Bir bakıma bu yeni yönetim modeli nevi şahsına münhasır bir başkanlık sistemidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde bir dönem yetkilerini kullanan Cumhurbaşkanı’nın tekrar aday olamayacağını iddia etmek, hukuken geçersiz, siyaseten ağır kusurdur.

Bu vaziyet yeni sistemin doğasına ve işleyiş mantığına tamamen aykırıdır.

Değişiklik teklifine ilişkin Anayasa Komisyon Raporu’nda açıkça ifade edildiği üzere, iki defa seçilme kuralı yeni sistemde bu yetki ve sorumluluklara sahip Cumhurbaşkanı için iki defa seçilme şeklinde anlaşılmalıdır. Ve doğrusu da budur.

Cumhurbaşkanı Seçimi tek başına değil Milletvekili Genel Seçimiyle “birlikte” yapılmaktadır.

Cumhurbaşkanı’nın iki defa seçilme kuralı “birlikte seçim usulü” göz önünde bulundurularak yorumlanmalıdır.

Nitekim Anayasa değişikliği hakkında 6771 sayılı Kanun’un 18. maddesinin b) fıkrasına göre, “101 ve 102’nci maddelerde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte yürürlüğe girer”. hükmü amirdir.

İlk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvim, 30 Nisan 2018 tarihinde işlemeye başlamış ve yeni sisteme göre ilk birlikte seçim 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşmiştir.

Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçim dönemi, seçim döneminin başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması kenar başlıklı 3. maddesinde, “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır. Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev sürelerinin dolmasından önceki son Pazar günü oy verme günüdür. Görev süresi, birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenir.” hükmü yer almaktadır.

Bu düzenleme kapsamında Cumhurbaşkanı’nın görev süresi birlikte yapılan seçimlere göre belirlenmelidir.

Cumhurbaşkanı’nın adaylığı ve seçimini düzenleyen 101. madde içinde bazı ifadeler aynı kalsa da yeni bir kanun maddesi niteliği kazanmıştır.

Madde içinde “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” ifadesi aynen kalsa da, bu yeni madde içinde Cumhurbaşkanı ibaresi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde görev üstlenen “Cumhurbaşkanı” anlamı kazanmıştır.

Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı’nın adaylık ve seçimi” kenar başlıklı 101. maddesinin 2. fıkrasına göre “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” denilmektedir.

Dar ve lafzi yorum yapanlar bu hükümden hareketle, görevdeki Cumhurbaşkanı’mızın biri Parlamenter Sistem diğeri de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde iki kez seçildiğini, yeniden aday olamayacağını maksatlı ve mesnetsiz şekilde ileri sürmektedirler.

Anayasal hükümlerin yorumlanmasında lafzi yorum kuşkusuz eksik ve yetersizdir.

Kaldı ki Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” ifadesi malumlarınızdır.

Lafzi yorumdan hareket edildiğinde “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak” temel hakların sınırlanabileceği sonucuna varılacaktır.

Ne var ki Anayasa Mahkemesi sistematik ve amaçsal yorum yöntemini izleyerek, ilgili maddede sınırlama sebebi olmayan maddelerinde sınırlanabileceğini kabul etmektedir.

Hukuk kaidelerinde bir ibareye anlam verirken, tek başına o ibarenin yer aldığı kuralın lafzına bakılamayacaktır.

Hukuki belirlilik ilkesi gereğince, bir ibarenin anlamı hukuk düzeni içinde diğer kurallarla birlikte bütüncül yorumuyla açıklanmalıdır. 

Adaylık hakkı seçilme hakkının bir parçasıdır.

Özgürlük lehine geniş sınırlama için dar yorum esastır.

Cumhurbaşkanı’nın adaylığına ilişkin düzenlemeyi dar ve indirgemeci yorumlayanlar sınırlamaları çarpık ve geniş yorumlamaya çalışmaktadır.

Dolayısıyla sistematik ve amaçsal yorum gereğince iki defa seçilme kuralını yeni sistem içinde iki defa Cumhurbaşkanı seçilmek olduğu çok açık ve belgelidir.

Anayasa’daki iki defa seçilme kuralı yeni sistemde bu yetki ve sorumluluklara sahip Cumhurbaşkanı için iki defa seçilme şeklinde değerlendirilmelidir.

Bu itibarla Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ndeki görev, yetki ve sorumluluklarıyla sadece bir dönem seçilmiştir.

İkinci dönem için Cumhurbaşkanı adaylığı da tartışmasızdır, 14 Mayıs 2023’te milletimizin iradesiyle seçileceğine inancımız ise tamdır.

Vesayetçilerin başını kaldırması boşunadır.

14 Mayıs’ta söz ve sıra milletindir.

Henüz bir Cumhurbaşkanı adayı bile bulamayan zillet ittifakı partilerinin 26 Ocak 2023 tarihli 11’inci toplantısında müştereken Sayın Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkmaları anti demokratik ve gayri hukuki bir hezeyandır.

Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Türk milletinin adayıdır.

Karşı çıkanlar küresel güçlerdir.

Mukaddesatımıza diş bileyen haçlı yanaşmalarıdır.

Küresel medya Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığına muhaliftir.

Türk ve Türkiye düşmanları cephe almışlardır.

Varsın çıkarcılar güç birliği yapsınlar, varsın hainler işbirliği yapsınlar, varsın zalimler emel birliği yapsınlar, biz Cumhur İttifakı olarak hepsinin bileğini bükeriz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın tekrar seçilmesi için geceyi gündüze katacağız.

İstiyorlar ki, güdülen, kukla gibi oynatılan ve kontrol edilebilen bir Cumhurbaşkanı olsun.

Diliyorlar ki, milli haklarımızı yok saymış bir Cumhurbaşkanı olsun.

Bekliyorlar ki, sesini kısan, boyun eğen, taviz veren, teslim olan bir Cumhurbaşkanı göreve gelsin.

Geçti o günler, bitti o masallar, suyu tersinden akıtmak geldiğimiz bu aşamada imkansızdır.

Millet kararlıdır, iradesine sonuna kadar arka çıkacaktır.

Millet kararlıdır, sevdalılarını yarı yolda bırakmayacaktır.

Söz milletindir, sıra milletindir, zillet ittifakı da sıfırı çekecektir.

Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayıyla uğraşmasın.

FETÖ’nün ve PKK’nın sırtını sıvazlayan İP başkanı kendi işine baksın.

Bizim adayımız belli, kararımız nettir.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan 14 Mayıs 2023’te yeniden ve açık ara farkla seçilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi de milletvekili sayısını beklentilerin hilafına güçlü bir şekilde artıracaktır.

Korkmasınlar, kaçmasınlar, saklanmasınlar, kriz ve kaos peşinde koşmasınlar, sadece ve sadece 14 Mayıs’ı beklesinler, aziz milletimiz zillet ittifakına gününü gösterecek, mandacılığın ve yabancılara kurşun askerlik yapmanın bedelini çok ağır ödetecektir.

Sabrımızı zorlamasınlar, ayranımızı kabartmasınlar, konuşursak derinden hiç kimse, hiç birisi kalkamaz yerinden.

Değerli Milletvekilleri,

Zillet ittifakı kaynayan kazan misali kapak tutmuyor.

İttifak ortağı partilere hakim olan panik havası gözlerden kaçmıyor.

13 Şubat’ta Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceklermiş.

Bu gidişle seçimlere bir gün kala da Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını konuşuyor ve tartışıyor olurlarsa hakikaten şaşırmayacağız.

Eğer karar veremiyorlarsa Noter huzuruna çıkıp kurayla adaylarını tespit etmeleri de bir seçenek olarak önlerinde durmaktadır.

Buna akılları yatmıyorsa kısa ve uzun çöp çekilişi yapmak suretiyle zilletin talihli adayını çıkarabilirler.

Bu da olmazsa “o piti piti karamela sepeti” tekerlemesiyle muhtemel adaylarını bularak ilan edebilirler.

Buna yanaşmıyorlarsa, Beyaz Saray’a telefon edip veya bir ulak gönderip Biden’in son talimatını alarak karşımıza çıkarlar.

Zillet ittifakı acizdir, fırsatçıdır, ucuz siyasetçilerin kumkumasıdır.

Dün açıkladıkları “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” sadece göz boyayan, işin özünde Türkiye alerjisini ve millet muhalifliğini netleştiren bir siyaset kofluğudur.

Bugüne kadar paylaşılan, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”ne, “Temel İlkeler ve Hedefler Mutabakatı”na, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi”ne, “Kurumsal Reformlar Raporu”na ve “Seçim Güvenliği Raporu”na yeni bir zillet halkası ilave edilmiştir.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni dedikleri ortak ihanet belgesi, yıkım beyannamesidir.

Dün gündeme taşınmış olan bu metin, bölücülüğe verilmiş güvence, Türkiye’yi sistem krizine sürüklemeyi hedefleyen sakat bir adım, milletin huzur ve güvenliğine kast eden sancılı ve ucube bir dayatmadır.

Türk milleti zillet ittifakının sipariş metinlerine katiyen itibar etmeyecektir.

Kervan yürüyecek, Türkiye büyüyecek, Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi gücüne güç ekleyecektir.

Şimdi sıra milletimizdedir.

Şimdi sıra tarihin hükmüyle hareket etmektir.

Değerli Arkadaşlarım,

İsveç ve Danimarka başta olmak üzere Kur’an-ı Kerim’e ve inançlarımıza yönelik yaygın tahrik ve azgın saldırıları nefretle kınıyoruz.

İsveç’in NATO üyeliğini derin dondurucuya alınmasından yanayız.

Buna karşılık Finlandiya’nın kendi özel şartları çerçevesinde NATO üyeliğinin makul olduğu hususunda Sayın Cumhurbaşkanımızla aynı görüşü paylaşıyoruz.

Kitabımıza el uzatan din ve millet düşmanlarına her anlamda kapalı ve karşı olduğumuzu da buradan açıklıyorum.

Geçen hafta dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın İran Büyükelçiliğine yapılan kanlı saldırıyı kınıyor, hayatını kaybeden soydaşımıza Allah’tan rahmet diliyor, can Azerbaycan’ın her zaman yanında olacağımızı belirtiyorum.

Unutulmasın ki, Azerbaycan ne kadar Türk ise güneyi de o kadar Türk’tür ve bizim can beraberimizdir.

Diğer yandan EYT düzenlemesinin yasalaşması konusunda üstümüze düşen katkıyı TBMM Genel Kurulu’nda mutlaka vereceğimizin, bu mağduriyetin sonlanması için her aşamada yapıcı ve destekleyici tavrımızı göstereceğimizin bilinmesini özellikle arzu ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.

DEVLET BAHÇELİ

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Uzaktan Eğitim Merkezi
İlköğretim ve ortaöğretim müfredatlarına uygun çalışma programı ile birlikte LGS, TYT, AYT ve KPSS gibi sınavlara hazırlık süreçlerini barındıran Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Uzaktan Eğitim Merkezi’ne ücretsiz erişim sağlayabilmek için lisans kartlarını  il ve ilçe ocaklarımızdan temin edebilirsiniz.
Bilgi Akını
Ülkü Ocakları, istiklalimizin ve istikbalimizin teminatı olan Türk gençliğinin her alanda kendini geliştirerek geleceğin güçlü Türkiye’sini inşa etmesi için çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir. Türk gençliği, Bilgi Akını ile Turan coğrafyasında gezintiye çıkarken bilgisiyle fethettiği bölgelerde Turan düşü kuracak ve şanlı mazisinden aldığı ilhamla Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsü doğrultusunda âtiye yürüyecektir.
Ekran Bağımlılığı
Ülkü Ocakları olarak çağımızın en büyük problemlerinden biri olan ekran bağımlılığına karşı Türk gençliğinin ekranda kalma süresini kontrol altında tutmak ve bağımlı olma riskini azaltmak için ekran bağımlılığı ile mücadele projemizi başlattık. Geliştirdiğimiz anket ile gençlerimiz kendilerini test edebilecek ve test sonuçlarına göre verilen tavsiyelerden faydalanabilecektir. 
Permakültür | Sürdürülebilir Tarım
Ülkü Ocakları olarak dünyada ve ülkemizde yaşanabilecek sorunlara yönelik çözümler üretebilmek adına çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Yaz döneminde ise tüm il ve ilçe ocaklarımızda Permakültür yani sürdürülebilir Tarım projemizi başlatıyoruz. Permakültür, özellikle şehirlerde; balkon, teras ve bahçe gibi değerlendirilebilir alanlarda herkesin kendi sebze ve meyvesini yetiştirmesini sağlayan ve bunun da sürdürülebilir olmasını sağlayan bir tasarım modelidir. Bu vesileyle tüm ülküdaşlarımızı gelecek günlerde duyuracağımız permakültür projemize katılmaya davet ediyoruz.
Odak2023
ODAK 2023, başta Türk gençliğinin hizmetine sunmuş olduğumuz; kullanıcıların dikkatlerini artırmak, odaklanma becerilerini geliştirmek ve okuma bozukluklarını gidermek amacıyla geliştirilmiş olan bir eğitim programıdır.
BilgiOcakta
BilgiOcakta; 2 ana modülden oluşan bir eğitim ve bilgi sınama sistemidir: 1-Bilgi Yarışması Bilgi Ocakta eğlence modülü ile dokuz kategoride yüzlerce soruyla kendini test edebilir, genel kültürünü geliştirebilirsin. Günlük,haftalık ve aylık puan tablosuyla arkadaşlarınla ve Türkiye genelinde kıyasıya rekabete girebilir, yarışarak eğlenceye ortak olup aynı zamanda sürpriz hediyelerin sahibi olabilirsin. 2-Eğitime Destek: Bilgini Ölç, Dersleri Pekiştir! Ülkü Ocakları online eğitim modülünde lise, üniversite ve çeşitli sınav seviyelerine kadar her öğrencinin ihtiyacına uygun, uzman hocalar tarafından MEB ve ÖSYM müfredatına göre hazırlanmış sınava yardımcı sorular sayesinde okulda gördüğün dersleri test çözerek pekiştirebilir doğru ve yanlışlarını test bitiminde anlık olarak kontrol edebilirsin.
Ocaktabul
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından hazırlanan; Büyük Türk milletinin binlerce yıllık tarihi ve Ülkü ocaklarının şerefli mazisinden özenle seçilmiş 816 kelimenin olduğu bu oyunu oynayanlar; Türk Dünyası'nın kavramlarını ve önemli şahsiyetleri öğrenecek, Kendini ifade etme becerisini ve konuşma yeteneğini geliştirecektir. Ocakta'Bul oynarken öğretir, öğretirken eğlendirir bu sayede bilgileri kalıcı hale getirir.
Tercih Robotu
Ülkü Ocakları Tercih Robotu; puan türü, başarı sırası aralığı, ücret/burs, şehir, üniversite türü, öğretim türü, doluluk/statü filtrelemelerini yaparak üniversite tercihinizde uzman rehberlik hizmeti sunar.

VİDEOLAR | OCAK TV

ÜLKÜ OCAKLARI EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI | VİDEOLARA GÖZ AT

ÜLKÜ OCAKLARI DERGİSİ

FARKLI DİL SEÇENEKLERİ İLE ÜLKÜ OCAKLARI DERGİSİ'Nİ HEMEN İNCELE

TÜRK BÜYÜKLERİ
OKUMA SERİSİ

ÇİZGİ ANİMASYONLARI

Türk Milletinin geleceğinin teminatı evlatlarımız için hazırladığımız Türk Büyükleri Okuma Serisi'nin tüm çizgi animasyonlarını sunuyoruz.